BIST9.722,09%0,80
USD32.5844%0.05
EURO35,0019%0.43
ALTIN2.422,23%-0.04

Hali Pürmelalimiz Gayeyi Unutmak

Yaşar Değirmenci

Abone OlGoogle News
17 Kasım 2021 08:50

Değişik bir dönemden geçiyoruz. Toplumsal-ekonomik-kültürel-siyasi değişimler, darbeler, darbe teşebbüsleri, emperyalist devletlerin katliamları, zulümleri, insanlık dışı yapılanların ‘özgürlük, hak, hukuk, demokrasi, laiklik, Batı uygarlığı’ adı altında yutturulmaları sebebiyle acımasız, şefkatsiz, merhametsiz bir toplum oluştu.

Her şeye rağmen tek umut devlet lider Türkiye oldu. İftihar etmemiz, devletimizle, milletimizle birlik beraberlik sergilememiz gerekirken içte çeşitli isimler altında muhalefet, milletle uzaktan yakından ilgisi olmadığı halde ‘millet ittifakı’ iktidarı ikaz etme konumundaki ‘muhalefet’ soluyla, sağıyla, liberaliyle, bölücüsüyle her yapılana karşı çıkmanın adı oldu. Kendi ülkesinin yaptıklarına, ortaya koyduğu eserlere, Batı’nın bile hayranlıkla izledikleri icraatlarına, şu salgın döneminde sıkıntılara rağmen diğer devletlerle kıyaslanmayacak hizmetlerine rağmen ‘takdir, tebrik, teşekkür’ (3 T’yi) sözlüklerinden çıkaran bir muhalefet!

Türkiye; büyük devlet olarak bilinen ABD’si Rusya’sı, İngiltere, Fransa, Almanya ve hepsi Yahudi gücünün (Siyonizm’in) emrinde olanlarla mücadele eden devlet! Hemen komşumuz Yunanistan’a yapılan askeri yığınak bir taraftan, nükleer silah satarak Türkiye’yi “küresel işgal’ altında tutmaya çalışıyorlar. Tabi bunlara Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Irak, Suriye; Mısır’ı da ilave edebilirsiniz. Şu devletlerin de halkı Müslüman ama tepedekiler Batı’nın uşağı! Her şeye rağmen bu askeri, ekonomik, siyasi ve stratejik olarak yapılanlara teyakkuz halinde yapılan hamleler, zihinlerini bozacak mazlumlarla mücadele ve teslim olmama ruhu olan bu canlılığı/idealistliği de Allah muvaffak kılar.

Bizi en fazla üzen bu ülkenin ekmeğini yiyen, suyunu içen, bütün maddi ve manevi imkanlarını elde ettiği devletine, milletine ihanet edenlerle adına ‘ittifak’ koydukları düşmanlık. Kutsal hale getirdikleri ‘demokrasi, laiklik, Kemalizm’ bunları paganizme götürdüğünün bile farkında değiller. Tam bir hilkat garibeleri olmuşlar.

Fark edilmese de herkesin ruhunda darp izi var. Birtakım çelişkiler, tutarsızlıklar, izahı zor tuhaflıklar, eğitim sistemimizden kaynaklanıyor. İtidal üzere düşünüp dört dörtlük değerlendirmeler yapabilmenin faziletini hep savunduk ve tavsiye ettik. Ama söylemekle olmuyor. Bazı arızaların ve etkilenmelerin yaşanması engellenemiyor. Konuştuğumuz, yazdığımız, dertleştiğimiz bütün meselelerin temelinde eğitim sistemimizin (Osmanlı’nın yıkılışı, yıkanlarında o eğitim sisteminde yetişmeleri, ihtilali yapan askerî erkânın da hep bu eğitim sisteminin) mahsulleri, sonuçları. Nesiller heder oldu. İnsanlarımız acılı bedeller ödedi. Umutlar ertelendi, gelişmeler gecikti, müjdeler ertelendi, idealler yozlaştı. Her dönemeci, savrulup devrilen otobüs yolcuları gibi, kayıplarla ağır hasarlarla dönmek zorunda kalmamız tamamen eğitimin ‘Millî’ olmayışından. Köklü çare; kendi eğitim sistemimizi kurarak idealist, cefakâr, fedakâr ‘Dâvâ Adamları’ yetiştirmek. Temel felsefenin de ‘üsveyi hasene (örnek insanlar) yetiştirip ‘doğru, iyi güzel, hak ve hakikat olan kimden gelirse gelsin kabul. Yanlış, çirkin, kötü, yalan, dalalet kimden gelirse gelsin red’ ilkesiyle hareket etmek. (Hikmet müminin kaybolmuş malıdır. Nerede bulursa alsın. Sözünü unutmadan.) Kendi kültürümüz bilinmeden, Kur’an-ı Kerim ile irtibat kurmadan, siyer ve hadis-i şerifleri öğrenmeden/öğretmeden olmaz. Hayatın içinde bir din, hayatın içinde bir Peygamber olmadan maddi-manevi düzelemeyiz. Düzelme ve düzeltme, küresel işgale direnme gayretlerimiz, direnmemizdeki bütün amellerimiz de “Allah’ın Rızası”nı kazandıracak ameller içinde olmalı. Demokrasi derken de denge şuuruyla demokrasiyi geliştirmeli. Demokrasinin gelişememesi yahut gelişmesinin arızaya uğraması, ne solun ne sağın, ne maddecinin ne muhafazakârın, nasıl zannederlerse zannetsinler, hiç kimsenin yararına olmaz. Herkes kaybeder, kayba uğrar. Denge şuuru içinde olmalı. Kuranların bile ‘En az kötü rejim’ dendiği de unutulmamalı. Ölçüsüz ve dengesiz demokrasi yozlaşmaya dönüşür. Eski tabirle ‘zıddına münkalib olur.’ Bütün meselemiz, meselelerin meselesi olan temel meselemiz; ‘fikri şuur’ planındadır. Unutulmamalı ki fikren halledilemeyen meseleler; fiilen halledilemez. ‘Batı, Batı’ diyenlere Batı’nın cins adamlarının (intelenjisiya’sının) tespitleri:

‘Bir hatamız oldu; İnsanı unuttuk. Ekonominin insan için olduğunu unuttuk. Ne zaman anladılar insan’ın unutulduğunu? Başımıza gelen musibetler unutulanları, hatırlattığı zaman!

Ekonomi her şey değildir. Her şeyi ekonomiden ibaret görmek, materyalizmdir. Bu yanlış ne adına yapılırsa yapılsın, hangi ideolojinin hangi terminolojinin kavramlarıyla maskelenirse maskelensin, materyalizmdir.’

‘…Alın terinin, göz nurunun önemi azalırken, birdenbire gayrimeşru yollardan başarıya ulaşma özendirildi. Alın teri ve çalışma enayilik sayılmaya başladı. Bu bir yozlaşmadır; ekonomi politikalarının, faizin bunda büyük bir etkisi var. Bir taraftan tüketim güdüsü yükseltiliyor, öte yandan bazılarının imkânları daralıyor ve stres meydana geliyor. Toplumu ayakta tutan manevî ve kültürel değerle, orta sınıfla beraber etkisizleşiyor. Öğrenmek için okumak kalktı, yerini etiket ve diploma aldı. Çabuk tarafından köşeyi dönme ideal haline geldi.

İnsan kendine, dostlarına, öz değerlerine yabancılaşıyor.’

Sevgi de neticedir; hürmet de, huzur da, refah da, saadet de… Bunları istiyorsunuz, ama bu neticeleri doğuracak olan sebeplere karşısınız! Sevgisizlik de netice’dir; huzursuzluk da, mutsuzluk da… Bunları istemiyorsunuz ama bu neticeleri doğurmakta olan sebeplere (temelde) taraftarsınız! Belki de hayatımızın gayesini unutmanın cezasını çekiyoruz. Gayeyi unutmanın cezası, vasıtaya mahkûm edilmektir. Vasıta mesabesinde olması gereken ekonomiye mahkûmiyetin cezası da bu olsa gerek.

Yaşar Değirmenci

Akit TV köşe yazarı