BIST9.101,11%0,23
USD32.3679%0.07
EURO35,0030%-0.04
ALTIN2.325,80%0.23

Böyle muhalefete muhalifim! 

Yaşar Değirmenci

Abone OlGoogle News
20 Ekim 2021 08:47

Böyle siyaset, böyle gündem, böyle aktüalite olmaz. Bizim demokrasi çok kötü bir muhalefet geleneği devraldı. Bizde muhalefet ‘devirelim kurtulalım’ demek.

Söylemleri ve söyledikleriyle, demokratik görev ve işlerlik ortamını seviyesiz, kalitesiz, teröristlere sahip çıkma, iktidara gelebilmek için her yolu deneme hepsi var. Sen muhalefet olarak nasıl varsın, niçin varsın?

Bu hâl bu ülkede yaşandı. Milletin seçip işbaşına getirdiği iktidarlarla mücadele hep ihtilallerle, askeri darbecilere güvenerek yapıldı, yapılıyor. Bu hırs ve ihtirasın emrindeki muhafazakâr olarak bilinenler de bunların yanında ve ortak hareket edebiliyorlar. Aksamaların ve müdahalelerin asıl sebebi de budur, bu anlayıştır, bu iftira ve vesayet kültürüdür. İktidarın her icraatını en ağır bir dille eleştirebilirsin. Ekonomi, dış politika, eğitim, güvenlik, bürokrasi, her alanda ve her meselede ülkeyi kötü yönettiklerini, bunlardan kurtulmak gerektiğini millete anlatabilirsin. ‘Bana oy verin, ben ülkeyi iyi yöneterek sizi mutlu edeyim’ diyebilirsin. Ama sen iftira ve yalancılıkları defaatle ispatlanıp tazminat ödemeye mahkûm edilmiş itham, iftira, yalan dolanlı bir muhalefet tavrı ve politikayı benimsersen; ‘başka bir amaca yönelik olarak, parlamentonun yargının ve sandığın dışında bir yerlere hitap ediyorsun, mesaj veriyorsun’ demektir. Sana göre, iktidarı parlamento denetleyemiyor, hukuk yargılayamıyor, sandık değiştiremiyor. Ne kalıyor geriye senin muhalefet muhatabın ve davet merciin olarak? Hakaret, yalan, iftira…

Kendi nefsini, kendi zaaflarını kendi aklını eleştirmiyorsun. Etkisinde kaldığın düşünürleri eleştirmiyorsun. Tevarüs ettiğin saçma sapan alışkanlıkları âdetleri eleştirmiyorsun. Çocuklarının, eşinin, yakınlarının açık olumsuzluklarını eleştirmiyorsun. Tuttuğun partiyi eleştirmiyorsun. Sempati duyduğun futbol kulübünde şaibeli başkanlık yapan, kendin gibi sokak hareketlerine sahip çıkan, taraftarları sokağa davet eden (Gezi olaylarında olduğu gibi) son maç yenilgisi sonrasında yaptıkları çirkinlikleri bile hiç ses çıkarmıyor, eleştirmiyorsun. Hem eleştirmiyorsun, hem de eleştirilmesine izin vermiyorsun. Son yaptığın ‘Siyasi cinayetler’ söylemi ile kaosa çanak tutman, dokunulmazlığına güvenmen de ayrı bir rezillik.Bütün sermayeleri; bir kızarmaz yüz, bir yaşarmaz göz. Muhalefet; demokratik rekabet yerine nefret ve düşmanlıkla saldırı. Başka hiçbir şey yok. Ne plan, ne proje, ne milleti, ülkesi için bir gayret. Akıldan mantıktan makul olandan iz yok. Yüzde 52’lik bir oy oranıyla seçilmiş Başkan Erdoğan’a cumhurbaşkanı diyemiyor. Bugüne kadar da bir defa olsun cumhurbaşkanı demedi! Peki, dediği ne? Sabah akşam diktatör, zorba! Günlük attığı tweetlerinde de seviyesizlik, basitlik. Basit, sıradan adamların yaptıkları. Milli meselelerdeki Türkiye düşmanlarıyla aynı safta buluşması başlı başına bir felaket, fecaat.

İthamlı konuşmalarını Bakanlıklar, yetkililer yalanlıyor bizimkinin yüzü yine kızarmıyor. Mehmetçiğe kurşun sıkan PKK’nın siyasi temsilcilerinin partisiyle dirsek teması kurmaktan çekinmeyen cezasını çekmekte olana sahip çıkıp özgürlük isteyen ana muhalefet yönetimi; İktidarı kastederek ‘bir daha gelmesinler diye köklerini kazıyacağız, korkutacağız,yıldıracağız, susturacağız’ diyenlere bunları söyleten CHP. Kökü ve kökleri bozuk olan mirası devam ettiren, hiçbir farklılık sergilemeyen de şimdiki mümessilleri.

Ana muhalefet partisi demokratik siyasetten fersah fersah uzaklarda tam bir baskı rejimi vaad edercesine tehditler savurarak siyaset yaptığını zannediyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan her hafta yeni tesislerin açılışını yaparken ana muhalefetin tehditlerle dolu söylemleri yalanları ve şantajlarından bu millet bıktı artık. ‘Seçimle ya da başka şekilde’ denebilir mi? İktidarın meşruiyetini sorgulayan provokasyonlarla Bu millet kandırılabilir mi? Teklifleri Projeleri (!) hep yıkım! Hep ‘Başkan Erdoğan gitsin parlamenter sistem gelsin’ istemeleri. ABD, İsrail, Fransa, Almanya, Yunanistan, Ermenistan başta olmak üzere bütün Türkiye düşmanlarının da istekleri bu değil mi?

Ana muhalefetin başındakinin (lideri diyemiyorum.) tutarsızlığına örnekler saymakla bitmez.

Sağlıklı bir durum mu bu? Böyle eleştiri anlayışı olur mu? Bu kafayla ölçülü, dengeli olmak mümkün mü? Hele son beyanatları (her zaman yaptığı gibi delilsiz belgesiz, dış güçlerden aldığı talimatların gereği) ‘yazıklar olsun!’ dedirtiyor.

Kendini eleştirmeyen ve eleştirilmeye de tahammül edemeyen bir insan, eleştirinin, gelişmenin ve hayatın ne olduğunu bilmiyor demektir. Ondan muhalefet değil, ‘normal bilinçli sıradan bir birey’ bile olmaz.

Ortak akıl, ortak payda yanlışta buluşup benzeşenlerin sayısal toplamı değil, akl-ı selim demektir, sağduyu demektir. Herkesin sahiplenip paylaşması gereken bir normallik seviyesinin ve zaruretinin ifadesidir. Nefsini öne çıkarmak, sadece ahlaken (manen) değil; aklen (maddeten de) doğru değildir.

Adaletsizlik ve haksızlık yapılmasını istemeyen bir insanın iç huzuru ve özsaygısı olmalı. Olmayan bir insanın muhalefet anlayışı, kendisini de halkını da mutsuz eder. Muhalefetin başında olanın idrak ve anlayışı sakattır, tutarsızdır. Psikosomatik hastalıklıdır. Sorumluluklar sadece cürümle ve kötü niyetli eylemlerle ilgili değildir. İhmalin, gafletin, itidalden uzak kalmanın, psikolojik zaaflara kapılmanın ve benzeri hâllerin de sorumluluğu vardır. Ayrıca; insan sadece yaptıklarından değil, yapmadıklarından da sorumlu olur. Bütün bunları kapsayan bir şuurla tarihe ve geçmişe bakabilmek de, işte o ‘tarih kültürü’ denilen ve aydın olmanın önemli şartlarından birini teşkil eden değerli birikimle mümkündür. Bu milletin maddi manevi değerlerini taşımadan/taşıtmadan olmaz. Bizden hatırlatması. Tabii hafızaları yerindeyse…

Yaşar Değirmenci

Akit TV köşe yazarı