BIST9.524,59%-0,06
USD32.5764%0.15
EURO34,7015%0.04
ALTIN2.489,96%0.22

Dünyevileşme Allah’a kulluğu unutturmasın!(2)

Yaşar Değirmenci

Abone OlGoogle News
04 Nisan 2021 08:03

Bir kötülüğe sessiz kalmak o kötülüğe ortak olmak anlamını taşır. Bunun en tipik örneği Salih Peygamber’in kavminin sınav aracı kılınan deveyi kesmesinde görülür. Kur’an “Onu kestiler fakat pişman oldular” diyor. (26;157) Aslında deveyi kesen bir kişidir. Ama ayette suçlanan bu olaya seyirci kalan toplumun tamamıdır ve bela sadece bu işi yapanı değil bu işe sessiz kalan bütün toplumu kuşatmıştır. Kişinin kendisini koruması, başkalarını korumasıyla çok yakından irtibatlıdır. İnsan sosyal bir varlıktır, etkiler ve etkilenir. İnsanı şekillendiren çevredir, çevreyi şekillendiren de tabii ki insan. O halde, siz çevreye renginizi vermiyorsanız, günün birinde çevre size rengini dayatacaktır. Bir toplumun en hareketli, en canlı, en gayretli kısmını iyiler değil de kötüler oluşturuyorsa, bu o toplumun yavaş yavaş intiharı anlamına gelir. İyiliği emri kötülükten nehyi; tesadüfe bırakmayan İslam, sorumluluğu da iman edenlere vermiştir.

Okuduğumuz Kur’an-ı Kerim; siyasetimize, kanunlarımıza, hukukumuza etki etmiyorsa, kıldığımız namaz bizi haksızlıktan, adaletsizlikten, rüşvetten ve torpilden alıkoymuyorsa, örttüğümüz tesettür bizi gösterişten, lüksten, israftan, gıybetten ve ahlaksızlıktan alıkoymuyorsa, sünnete ittibaen bıraktığımız sakal bizi daha ahlaklı daha adil ve daha merhametli yapmıyorsa bizim ibadetlerimiz, sadece camilere, seccadelere ve rahlelere hapsolmuş demektir. Oysa bize düşen “Benim namazım-niyazım, (hac, kurban gibi) diğer bütün ibadetlerim, kısaca hayatım ve ölümüm, âlemlerin rabbi olan Allah içindir” (6 Enam, 162)

Kulluk özgürlüktür. Allah’a kul olan; eşyaya ve kula kul olmaz. İlahi talimatında bildirildiği gibi “Benim ferdi, aile ve iş hayatım, ekonomik, hukukî hayatım, siyaset ve ilmi hayatım yani bu dünya hayatında nefes alıp verdiğim her zaman ve mekân, doğum ve ölüm arasında yaşadığım her an; âlemlerin rabbi olan Allah içindir.” Demek, bildirilen hayatı inşa etmek İşte bu şuurla yapılan her iş ibadettir, kulluk vazifesinin ifasıdır. ‘Zamana uyma’ propagandaları yanında, Müslümanları İslam dışı hayat tarzına zorlayıcı sosyo-ekonomik kurumların bol miktarda kurulmuş ve kurulmakta olduğu gerçeği, bu konudaki tehlikenin büyüklüğünü en açık ve en acı şekliyle gözler önüne sermektedir. Bu noktada Müslümanları iki neticeden biri beklemektedir: Zamanın akışında erimek ve ebedî hayatı (sonsuz sonu) kaybetmek. Yahut zamanın akışına soylu bir karşı çıkışla hayatı Hakk’a uydurmak ve ebedî hayatı kazanmak. Zihnin, zamanın, zeminin hâkimi olmasıdır.

Peygamber Efendimiz tarafından belirlenmiş uygulama biçimlerinde bir ‘dindarlık’ anlayışı ortaya konulmaktadır. Gerçek dindarlığın da; ‘Dinde olanı yaşamak’ olduğu da bilinmelidir. Müslümanların ya da ümmet-i Muhammed’in Kitap-Sünnet çizgisinde bir dini hayatı yaşaması ve sürdürmesi, onun hem hakkı hem de mümin kimliğinin, kişiliğinin, şahsiyetinin, Allah’a kulluğunun gereğidir. Her Müslüman, hangi konumda, hangi hal ve şartlarda olursa olsun, dinimizin yaşanmamasına mazeret uydurmamalı, yaşanmayan hususlarda da bir ‘nefs muhasebesi’ yapmalı, tevbe ve istiğfara sığınmalı, dinimizi yaşama cehd ve gayreti içinde olmalıdır.

Sağlıklı bir dindarlık, hayatı bize bahşeden Rabbimizin emirleri, uyarıları ve “alemlere rahmet” olan örnek kul/son Resul Peygamber Efendimizin sünneti çerçevesinde yaşamaktır. Müslümanın Müslümanca yaşamakta kesin kararlı olması ve inançlarının kurtarıcılığına inanmasıdır. Müslüman, bu çalışmasını ikmal edemese bile, yapabildiği kadarıyla yapmalı, fakat asla bu şuur ve gayretten uzak kalmamalıdır.

Hayatın gayesi, tek kelimeyle “Allah’a kulluk”tur. Kulluk ise hayatı, Allah’ın emir ve yasaklarına dikkat edip hassasiyet göstererek yaşamaktır. Elindeki bütün imkanların emanet olduğunu bilen, düşünen, meselelere ‘emanet ve kulluk şuuru’ ile bakanlar için;

“Mülkün sahibi Cenab-ı Hakk’tır. Müslüman için; mülkiyet mükellefiyet demektir. Farklılık imtihan içindir. Fakirlik de imtihan içindir, zenginlik de. Elimize geçenlerin ihtiyacımızdan fazlasını Allah Rızası için harcayacağız. Dünya nimetleri, bize Rabbimizi unutturursa kötüdür, unutturmazsa güzeldir.”

Dinine sarılan, dünyasını da, ahiretini de kazanır. İman ve kulluk şuuruyla dünyaya bakan, dünyadaki nasibini de unutmayacaktır. Mesele ölçü ve denge meselesidir. Dünyaya bağlanan ona köle olur. Onu ahiretin tarlası olarak görene, dünya köle olur. Geminin yüzmesi için suya ihtiyaç vardır. Ama su geminin içine girerse onu batırır. Gemi için su ne ise, mümin için dünya odur.

Yaşar Değirmenci

Akit TV köşe yazarı