BIST9.689,54%-0,33
USD32.5355%-0.10
EURO34,9338%0.23
ALTIN2.425,27%0.09

Hukuksuz Anayasa!

Yaşar Değirmenci

Abone OlGoogle News
07 Mart 2021 08:06

Türkiye; dünyada laikliğin, değiştirilmesinin bile teklif edilemeyecek kadar anayasa ile teminat altına alındığı tek ülke. Bu ülkenin anayasasında laiklik, ‘değiştirilmesi bile teklif edilemez’ bir madde olarak yer aldığı için de bütün devlet ve kurumları laikleştirildi. Türkiye’de her şey bizimle uzaktan yakından hiç ilgisi olmayan laik hukuk sisteminin esareti altındadır. Hep ‘laiklik, özgürlük, demokrasi’’ maskelerini kullandılar.

Asli kaynakları, kendi değerlerini bertaraf etmenin vasıtası yaptılar. Vasıtalar gaye haline geldi, getirildi. Devlet; millet için değil, millet devlet için kullanılmaya başlandı. Anayasa da bir vasıtadır. Bu millete hak ve adaletle hükmetmenin beyanıdır. İnsan hakları, demokrasi, benzeri kavramlar, hiçbir zaman esas olmaz. Onlar, esasa muhtaçtır. Yaşama beraberlikleri, paylaşmalar ‘din’ mayası ile kıvamlanmalıdır. Yahya Kemal’in dediği gibi ‘milletlerin mayası kan değil, dindir’. Batı’da da öyledir. Hiçbir düşünce bu hakikati inkâr edemez. Bu milletin sosyal dokusu; kendi fıtrat ve asliyetinin dışında başka hiçbir bünye ile bağdaşmaz.

Bir anayasa yapılacak, yapılmalıdır. İhtilal şartlarında hazırlanmış dayatmaların esaretinden kurtulmak için de yeni Anayasa şarttır. Karşı çıkılan, dokunulmaması, değiştirilmemesi istenen de laiklik! Kutsal hale getirilen; ihtilallerden, parti kapatmaya, insanımızın hak ve hukukunu çiğnemenin/çiğnetmenin dayanağı olan, bizimle hiçbir hususta ilgisi olmayan laiklik! Batı’da laisizm devletle kilisenin arasını ayırmak için icat edilmişti. Bizim Batıcılarımız laikliği alınabilir aktarılabilir bir şey sandılar. Aslında onlar kültürlerin bir coğrafyadan diğerine bir bavul taşır gibi taşınabileceği zehabına kapılmıştılar. Bir milletin, tarihin bir zaman ve mekânında yaşadığı tecrübe, bir başka milletin kendi zaman ve mekânında aynen tekrarlanamazdı. Bu, tarihin, sosyolojinin, aklın yasalarına aykırıdır.

Toplum mühendisliğine kalkıp yeni bir tarih, yeni bir kültür, yeni bir inanç sistemi, yeni bir zaman, yeni bir mekân ve yeni bir insan ‘yaratmaya’ kalktılar. Laisizmi aldılar ve getirdiler.

Bu ülkede laisizm; devletten ayıracak bir kilise olmadığı için devleti dinden ve Allah’tan koparmanın adı oldu. Dini, hayat tarzına müdahale ettirmeyerek vicdanlara hapsettirmeyi yerleştirdiler. Kendi ülkesinde ‘laiklik’ adı altında tatbik ettiler. Hem de ‘laiklik olmadan insan olunmaz’ diyecek kadar. Hep Batı’nın kavramlarıyla düşünüp hareket ettiler.

Bu laiklik, irtica söylemleri ‘din düşmanlığı’nın ifadesi. Kendini laik sananlar en çok dini konularda ahkâm keserler. Onlar için cumhuriyet, demokrasi, laiklik; kutsal, dokunulmaz hale getirildi. Eğer o cumhuriyet; dindarların cumhuriyeti, demokrasi de Müslüman halkın demokrasisi olmaya başlarsa, o zaman bunların da icabına bakmakta bir beis görmezler. Ya klasik, ya modern, ya da post-modern bir darbeyle, Cumhuriyetin de demokrasinin de haremine destursuz girerler. (27 Mayıs’ından, 12 Eylül’e 28 Şubatı’ndan 27 Nisan’a, 15 Temmuz’a varıncaya kadar. Aradaki ihtilal teşebbüslerinin listesini yazsam sayfa biter.)

Kendini laik sananların en çok zorlandıkları nokta, her şeye rağmen İslam’dır. İrtica adı altında hep düşman oldular, ihtilallerin, ordunun muhtıra vermesinin gerekçesi hep İslâm’ı tehlikeli göstermek ‘irtica’ adıyla sunmak, laikliğe karşı olmak, devlet düzenini yıkmak, vs.

Bu millete anayasa değil; idam fermanına verilen isim olmuş. Buna dokundurtmayanlar da hukuk kisvesinde/cübbesinde cellat!

İslam’ı sadece bir inanç sistemi gibi görmek ve göstermek, tarihe de, sosyolojiye de uymayan, realiteyi inkâr eden, hayali hakikat sanan, temenniyi gerçek gibi gösteren tarihi bir yanılgıdan başka bir şey değildir.

Laikliği, demokrasiyi ‘put’ haline getirenlerin bu topraklardaki üç kutsalı ‘çıplaklık, faiz ve içki’dir. Ve hepsinin haram olan bu günahlara ilişkin laik hassasiyetlerinin arka planında bencillik ve ‘günah savunması’ yatar. “Allah’tan bağımsız hiçbir varlık ve hayat alanı yoktur” gerçeğini de kabullenmezler.

Allah’tan gelen her emre karşı histerik bir hırçınlıkla karşı çıkarlar. Vahyin dediğinin tam tersini yapmayı marifet bilirler. İslâm, kendi imtiyazlarının sonunu getireceğinden dini hatırlatan her şeye karşı çıkarlar. Üç kelimelik de maskeleri vardır: ‘özgürlük, demokrasi, laiklik.’ Onun arkasına saklanırlar. En üzücü taraf da demokrasi ve laikliğin Batı’dakiçıkış sebebini, şartlarını, devletlerin benimseme sebeplerini, medeniyet tarihlerini bilmezler, okumazlar, öğrenmezler. Kendi devletini ve devleti devlet yapan özelliklerini, hakiki devletin ve himayesindeki, adalet özgürlük, kul hakkı, değişik düşünce ve yaşayış içindeki insanların huzurlu yaşamalarını borçlu oldukları değerleri de bilmezler.

İslâm’ın ilimle bir problemi olmuş mu, inceleyin. Bizde bunlar yaşanmış mı ki ‘laiklik meddahlığı’ yapıyorsunuz.

Batılılar, 4 asırdır dünya üzerinde hâkimiyet kurmalarına rağmen, dünyanın hiçbir yerine özgürlük götürmediler.Haçlı Savaşlarını Batılılar gerçekleştirdi. Sömürgeciliği ve emperyalizmi, bütün dünyanın kaynaklarını ve kültürlerini talan edecek kadar ilkel bir şekilde yalnızca Batılılar hayata geçirdi. Bütün bunları, ‘laiklik, demokrasi, uygarlık, özgürlük, insan hakları’ sloganlarıyla, zihin işgalleriyle gerçekleştirdiler. Batılı laik ülkelerin anayasaları İncil’e vurgu yapar. Bu Müslüman ülkenin anayasası, neden İslâm’ı dışlar, laikliği kutsar? Laiklik, alay edilircesine değiştirilmesi bile teklif edilemeyen bir esaret zinciri! Kölelik! Batılılar, laiklik adına özgürlük getirmediler hiçbir yere! Aksine bütün dünyayı köleleştirdiler, medeniyetleri tarihten sildiler!

Bu ülkede bütün cinayetler laikçilik adına işlenmedi mi? Katliamlar, müdafaasız asılanlar, ihtilaller, inkılaplar, bütün darbeler laikçilik adına yapılmadı mı?

Emperyalist devletlerin emrindeki askerî darbelerle, içeridense tepeden dayatılan laik hukuk rejimiyle yeni anayasa tartışmaları bitmez! Bu hukukla ilgisi olmayan sistem, halkın iradesinin yansıdığı yegâne kurumlar olan yasama ve yürütmenin hâkimidirler.Bu ülkenin ruh köklerinin yegâne temsilcileri âlimler, öncü isimler, İstiklâl Mahkemeleri’nde yargısız infazla idam sehpasına gönderilmiştir! Bunlar bile konuşulmadan Anayasa yapılabilir mi? (Devam edeceğim İnşaallah…)

Yaşar Değirmenci

Akit TV köşe yazarı