BIST9.051,24%2,78
USD32.3167%0.08
EURO35,0982%0.08
ALTIN2.298,61%0.93

Büyük mahkemeye hazır mıyız?

Yaşar Değirmenci

Abone OlGoogle News
05 Şubat 2021 04:55

O gün gelip, o büyük mahkeme kurulmadan hazırlık yapalım!

Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in ahiretle ilgili olarak öne çıkardığı konuların başında herkesin iyi veya kötü yaptıklarından sorumlu olacağı ve bunların karşılığını tam alacağı üzerinedir. Kur’an-ı Kerim’de ahirete iman üzerinde önemle durulmuştur. İlgili ayetlerde, hayatın sadece dünyadan ibaret olmadığı, asıl ve ebedî olanın ahiret hayatı olduğu, bu hayata da ölüm ve kıyamet kapısından geçileceği hakikatini görmemiz istenmiştir. İnsanın bu inanç içinde yaşayarak hayatını anlamlı kılmaya çalışması, herkes için iyilik düşünüp iyilik yapması, hayırda yarışması, her türlü kötü ve zararlı düşünce ve davranışlardan uzak durması, kendine, ailesine, topluma ve bütün insanlığa faydalı olmak için çabalaması ahiretteki hesabı düşünenlerin amelleri olmalı. Harama bulaşmamalıdır. Yaptıklarından sorumlu olan ve sınırları belli bir hayat yaşaması gerekirken, sınırsızlık özentisi ve arzusuyla yaşayan insan, ‘büyük mahkeme’yi, o günün dehşetini düşünmeyen insandır.

Bütün mazlumların dört gözle beklediği, zalim ve günahkârların ise hiç gelmesin istediği o büyük mahkeme kurulduğu gün, hepimiz tek tek hesabımızı vermek için o mahkemeye çıkacağız.

O gün bütün insanlar “üzerinde hiçbir alamet (dağ, dere, bitki vb.) bulunmayan, halis buğday unundan yapılmış yufka gibi beyaz ve parlak bir düzlükte toplanacak” (Buharî).

Ve o büyük mahkeme kurulacak…

Bu mahkemenin hâkimi yani hüküm vereni; âlemlerin rabbi olan Allah olacak. Bu mahkemenin hukuku; Batı hukuku, Roma hukuku, AB yasaları, ya da İtalyan ceza hukuku değil, Adil olan Allah’ın koyduğu hukuk olacak…

O gün, kimseye haksızlık yapılmayacak, hiçbir şey unutulmayacak. Amel defterini eline alan, bu nasıl bir kitapmış, küçük, büyük her şeyi yazmış diyecek (Kehf, 49). O gün, hesap, zerreler üzerinden görülecek. Kim zerre kadar hayır işlemişse onun karşılığını, kim de zerre kadar şer işlemişse onun karşılığını görecek (Zilzal, 7, 8).

Bu mahkemede azalarımız şahitlik edecek, dillerimiz, ellerimiz ve ayaklarımız şahitlik edecek (Nur, 24). Kulaklarımız, gözlerimiz ve derilerimiz şahitlik edecek (Fussilet, 20). Üzerinde gezip dolaştığımız yer, bizim tüm yapıp ettiklerimizi haber verecek (Zilzal, 4).

O gün mahşer meydanındaki kalabalık yarılacak ve bir sessizlik olacak, çünkü bütün bu şahitlerden başka büyük bir şahit daha gelecek. Ve Peygamber aleyhisselam konuşacak şahit olarak ve diyecek ki: “Ey Rabbim benim bu kavmim bu Kur’an-ı terk edilmiş bıraktı” (Furkan, 30).

O gün, kimse şahitleri satın alamayacak. Tehdit edemeyecek. Baskı yapamayacak. Yalancı şahitler getiremeyecek. Gizli şahitler olmayacak. Kimse kimseye iftira edemeyecek. Kimse kimsenin suçunu üstlenemeyecek…

Hâkimin değişmesi talebinde bulunuyorum! İtiraz ediyorum! Temyize gidiyorum! Bir üst mahkemeye havale ediyorum! Avukatlarımı değiştiriyorum! Delillerin toplanması ve şahitlerin dinlenmesi için mahkemeyi altı ay sonraya erteliyorum! Orada bunların hiçbirisi olmayacak…

O gün, adam kayırma, rüşvet, torpil, iltimas olmayacak. Yukarıdan bir telefon ya da küçük bir not da gelemeyecek. Makam sahipleriyle akrabalık, dostluk, yakınlık hiçbir işe yaramayacak. Çünkü o gün herkes birbirinden kaçacak. O gün, kişi, kendi öz kardeşinden, annesinden ve babasından, eşinden ve çocuklarından bile kaçacak. Çünkü o gün herkes kendi derdine düşecek (Abese, 34-37).

O gün, tüm dokunulmazlıklar kaldırılacak. Orada kimseye gücünden, malından, makamından, zenginliğinden, akademik kariyerinden, unvanından, apoletinden dolayı bir ayrıcalık yapılmayacak…

O gün, yönetenler ve yönetilenler, takip edilenler ve takip edenler, emredenler ve emre uyanlar, efendiler ve köleler, troller ve sahipleri, liderler ve halkları herkes birbirini suçlayacak. O gün liderlerine uyup yanlış yollara sapanlar, siz olmasaydınız biz müminlerden olurduk diyerek kime uymuşlarsa onları suçlayacaklar. Liderler de; siz doğru yoldan gittiniz de biz mi size engel olduk diyerek onları suçlayacak (Sebe, 31-33).

O gün, günahkârlar, zalimler, müstekbirler, cehennem azabından kurtulmak için önce oğullarını fidye olarak vermek isteyecekler. Onlar kabul edilmeyince hanımımı ve kardeşimi alın! Ama beni almayın diyecekler. Onlar da kabul edilmeyince bütün aşiretimi alın ama beni bırakın diyecekler. Bu da reddedilince, kendini kurtarmak için yeryüzünde kim varsa hepsini fidye olarak vermek isteyecek. Ama bunların hiçbirisi fayda etmeyecek (Mearic 11-14).

O gün gelip, o büyük mahkeme kurulmadan hazırlık yapalım…

Ben Müslümanlardanım diyen Müslümanlara ihtiyacımız var.

Bugün hocasını, başkanını, şeyhini, liderini Allah ve Peygamberin önüne geçirmeyen; cemaatini, derneğini, partisini, vakfını, tarikatını İslam kardeşliğinin ve Müslüman kimliğinin önüne geçirmeyen; yayın organını, kitabını, dökümanını, liderinin sözünü ayet ve hadisin önüne geçirmeyen; sen kimsin denildiğinde, “Ben Müslümanlardanım” diyebilen kaliteli Müslümanlara ihtiyacımız var. Bu duygu ve düşünceleri hiç unutmayalım!

Hedef ve ideallerimizden nasıl vazgeçtiğimizi, adaletimizi, merhametimizi, ahlakımızı ve değerlerimizi nasıl ihmal ettiğimizi, dünya ve dünyalıklar için kardeşliğimizi nasıl katlettiğimizi, mal, makam, mevki ve servet peşinde nasıl da birbirimize düştüğümüzü, paramparça olduğumuzu ve eridiğimizi düşünerek ‘nefs muhasebesi’ yapmadan öbür âleme gitmeyelim. ‘Ecel günü’nün belli olmadığını, ölenlerin hep yaşlı olmadığını, ‘nasıl yaşarsak öyle’ öleceğimizi, ölünce de en sevdiklerimiz bile, bizi mezara koyup o toprakta (kabirde) bizi amellerimizle yalnız (baş başa) bırakacağını unutmayalım.

Rabbim hesabını kolay verenlerden eylesin. Bizleri mahcup etmesin. Kabir hayatımızda (mahşeri beklememizde) ‘cennet bahçeleri’ olarak bekletsin. Kabir azabı yaşatmasın!

Yaşar Değirmenci

Akit TV köşe yazarı