BIST8.992,15%2,11
USD32.3121%0.06
EURO35,0585%-0.03
ALTIN2.276,34%-0.05

‘Nefs Muhasebesi’ne var mısınız?

Yaşar Değirmenci

Abone OlGoogle News
13 Ekim 2019 01:21

 İnanç sistemimizde “tevbe” gibi, “emr bilmaruf nehy anilmünker” (iyi ve doğru olana teşvik, kötü ve yanlış olanı tenkit) gibi ibadet sayılan birer vecibe olan eleştiri geleneğimize sırt dönen yapıların, organizasyonların, kurum ve kuruluşların, eylem ve faaliyetlerin, cemaat ve kişilerin kötü akıbetleri, kendilerine ve hepimize verdiği zararlar ortada değil mi? 

Hiçbir topluluk tamamıyla ‘kuzu’ gibi insanlardan meydana gelmiyor. Celadet ve şecaat tarafı galip olanlar da var. 

Kur’an-ı Kerim’in inanan insana yüklediği “tevbe” ve “istiğfar” yükümlülüğü, özeleştiriden başka bir şey midir? Tevbe, aslında en mükemmel bir otokontrol mekanizmasıdır. Emr bilmaruf nehy anilmünker ise başkaları için yapılmış bir “istiğfar” anlamını taşır, toplumsal bir farzdır. Kur’an-ı Kerim, bu vazifeyi terk eden toplumların, inanç gruplarının, ümmetlerin sosyal ve ahlaki çözülmeye maruz kalıp yok olacağını haber verir. İçinde tenkit olmayan bir kültür, her şey olabilir fakat İslam kültürü olamaz. Eleştirinin olmadığı yerde akıl yoktur, aklın olmadığı yerde insan yoktur, insanın olmadığı yerde iman da yoktur inkâr da! Eleştiri ibadettir, yeter ki tevbe sadedinde, sevgi temelinde, adalet ve itidalle yapılsın. 

Başkan’ın işi zor. Yönetimde bulunan müminlerin işi zor. Allah yâr ve yardımcıları olsun. Allah onları hem kendi nefislerinin şerrinden, hem de çevrelerinin şerrinden korusun. 

Aklı başında, sorumluluk sahibi, adil ve mutedil insanlar gelip gidip dert yanıyorlar. Benim gibi “kurb-i sultan, âteş-i suzan: İktidara yakınlık kavurucu ateştir” düsturunu ilke edinmiş birine “öğüt” siparişi veriyorlar. “Ne olur, iş işten geçmeden uyarın!” diyorlar.

Kravatlı eşkıyanın eşik aşındırdığı makamlarda, bizim gibi ahret gömleklilerin yeri mi olur?

Milletvekili, bizim paramızla büyük maaş alıyor, büyük imkanları kullanıyor. ‘Barış Pınarı’ başlayınca TBMM’nde bağırıp çığırmadan, ağlamaktan, üzüntüsünden duramıyor. Bu ülkenin ekmeğini yiyen, suyunu içen, hain ve nankör grubu, eşkıyaya, teröriste, Türkiye düşmanlarının yaptıklarını/yapacaklarını önleyen, milletinin dualarıyla uğurlananlara yapılan insanlık dışı hallere bu Meclistekiler nasıl tahammül etsin?

“Ümeranın ayağına giden ulemadan sakın, ulemayı ayağına getiren ümeradan sakın”.

“Kötü arkadaş, engerek yılanından daha beter (sokar)” sözlerini çoğumuz bilir.

Bu sadece Başkan için, bakanlar için, siyasiler için geçerli değil. Hepimiz için, herkes için, her meslek için geçerli. Baksanıza etrafınıza! Engerek türü arkadaş çevresinin zehirlediği insanlarla dolu. Kaç kaliteliyi, seviyeliyi, kabiliyetliyi götürdü zehirli çevre. Son yaşadıklarımız da bunun cabası ve canlı örneği. Feleğin çemberinden geçmiş nice yiğitleri acılar, sancılar, hapisler, zindanlar yıkamadı da, kötü çevre yıktı. Biraz da zaafları. 

Köyümüzde yaşlılarımızın ettiği ‘Yarabbi! Âkıbetimizi hayreyle!’ dualarını hiç unutamam. Ali İmran 8. Ayeti “Rabbena la tüziğ gulûbenâ…” ve Peygamberimizin ‘Ya mukallibel kulûb…’ dualarını da. Şimdi, çağların ötesinden gelen şu mucizevî peygamber öğüdüne bakalım. Allah Rasulü buyuruyor: “Allah bir lidere hayır murat ettiği zaman, onun etrafını dürüst yardımcıların almasını temin eder. O lider unuttuğu zaman, onlar hatırlatır. Hatırladığı zaman, yardımcı olur. Allah bir liderden de hayrı çekip aldığı zaman, onun etrafını kötü yardımcılarla kuşatır. Unuttuğu zaman hatırlatmaz, hatırladığı zaman yardım etmez, kötü işlerinde onu uyarmaz.” 

Bendeniz, bir yöneticinin Allah’ın desteğine mazhar olup olmadığını, onun etrafını saran insanlara bakarak anlarım. Eğer etrafını yağcı tipler sarmış, onun yaptığı kötü işlere engel olmuyorlar, onu yanlış yaptığında uyarmıyorlar, hatta bizzat etrafı ona yanlış yaptırıyorsa, bu çevre Allah’ın belasıdır. O yönetici bu çevreyi ister etrafında tutar, isterse tutmaz. Kendi bileceği bir iş. Yok, çevre yöneticiyi kötü yaptığında uyarıyor, iyi yaptığında takdir edip yardımcı oluyor, onu hakka ve hayra yöneltiyor, adaleti ve takvayı tavsiye ediyorsa, işte o zaman  liderin Allah tarafından desteklendiği sonucuna varıyorum.

Değirmen un öğütürken, kendisini de öğütür. İktidar da bir değirmen. Her iktidar değirmeni, başkalarını öğütürken kendisini de öğütür. Ne kadar güçlü olursa olsun, bu yasa değişmez. Ak Parti iktidarı da bundan âzâde değil. Bu, işin tabiatı gereğidir. Geleceğin dünyasını inşa edecek yiğitlerin tasavvurunu, aklını ve şahsiyetini vahiyle inşa etmenin imkanlarını arasın ve bulsun.İlim ve irfan semamızın yıldızlarından Fudayl b. Iyaz diyor ki: “Birçok âlim dinleriyle beraber yöneticilerin yanına girerler. Ancak verdikleri tavizlerden dolayı dinlerini yöneticilerin yanında bırakarak çıkarlar.”

Galiba, alimler yöneticilerin emrine girince, yalnızca dinlerini bırakıp çıkmıyorlar. Aynı zamanda vicdanlarını, insaflarını, şereflerini ve onurlarını da bırakıp çıkıyorlar.

Biz Sünniler eğer çok istiyorsak, onun bunun ayağını kaydırmak, ona buna laf yetiştirmek, onu bunu hasetlemek yerine, başkalarının reziletini kendi meziyetimizmiş gibi sunmak yerine, Kur’an’ın “hayırda yarışın” emrine imtisal edip yarışa girelim. Tarihte oynadığımız o büyük role yeniden aday olalım. Dünya egemenlerinin kapısında kul köle olan devşirme yönetici güruhunu (namazlı, niyazlı diye) savunmayalım. Vatan, millet, devlet, kul hakkı, ihanete bulaşmalar, mensubiyeti üstünlük görme, yetişme tarzının ölçülerini dinî ölçüve değerlerin yerine koyma, vs. “Allah için sevme, Allah için buğz etme” ‘Sevmede ve nefrette dengeyi kaçırmama, makul, mutedil ve müstakim olma’ ölçüsünü unutmayalım. Hayırda önde olmanın bir bedeli var. Bu bedeli gönül rızasıyla ödemeye talip olalım. Yok, bütün bunları yapamayacaksak, buna ne birikimimiz, ne insan kaynaklarımız, ne imanımız, ne izanımız, ne yüreğimiz, ne de aklımız yetmiyorsa, bari bunu yapmaya talip olanlara çelme takıp, çamur atmayalım. Oturup hal-i pür melalimize ağlayalım. Belki gözyaşlarımız tepeden tırnağa bulandığımız zillet çamurunu bir nebze yıkar da, kararan yüzümüz ağarmaya başlar. Allah’ın dinine yardımcı olmaya çalışanlara, mevcut sisteme, rejime, konjöktöre rağmen bir şeyler yapmaya çalışanlara köstek yerine destek vermek gerekmez mi? Milletini, Müslümanları aşağılık kompleksinden kurtarıp, devletini muhatap alınan bir devlet yapmaya çalışan, ümmetin, mazlum insanların, umudunu taşıyan, insanlığın çare beklediği (layık olsun/olmasın) din kardeşlerine ‘nasıl davranılacağı’ dersinden mi başlamak lazım? Yahut

 ‘Nefs Muhasebesi’ne var mısınız? Sualini mi soralım. Cevabını alamasak bile. Ne dersiniz?

Allah muttaki alimlerimizin, celadet ve cesaret sahibi, müstağni ümeranın sayısını çoğaltsın.

Yaşar Değirmenci

Akit TV köşe yazarı