BIST9.716,77%-0,05
USD32.5316%-0.11
EURO34,9698%-0.01
ALTIN2.435,89%0.52

Kendi medeniyetimize dönmemiz şarttır Din dünyaya değil, dünya dine uymalıdır

Yaşar Değirmenci

Abone OlGoogle News
26 Haziran 2022 12:22

İSLAM’ın ruhuna uymayan yanlış metotlardan biri de, dini dünyaya uydurmaya çalışmaktır.

Din dünyaya ve insanlara uydurulmaz; tam aksine dünya ve insanlar dine uyacaklardır.

İslam asıldır, dünya işleri o asla uygun şekilde yapılacak tali ve fer’i işlerdir.

İslam’da dünyayı imar etmek yok mudur? Elbette vardır ama dünya İslam’a göre imar edilecektir. Reformcu, yenilikçi, değişimci hareketler İslam’ı dünyaya uydurmaya çalıştıkları için bozuktur, batıldır, sapıktır.

Müslüman; İslam medeniyetinin dairesi içinde ilerleyip kalkınacaklardır. Dünya üzerindeki uygarlık adı verilen medeniyetler var. Bunlardan biri İslam medeniyetidir. İşte Müslümanlar bu medeniyetin ne olduğunu öğrenecekler ve hem dünyayı, hem de kendilerini bu medeniyet içinde yetiştirip geliştireceklerdir. Medeniyetimiz; insanlığa kendi kültürleriyle, örf ve âdetleriyle, kendi değerleriyle yaşamalarına izin vermiş, kurum ve kuruluşlarına da dokunmamıştır. Büyük şehir trafiğini alt üst edinen mezarlıklarına bile dokunmamış, (Mecidiyeköy-Şişli arasındaki, Üsküdar Bağlarbaşı, vb.) kiliselerini bile tamir etmiştir.

(Taksim’e, Tünel’den başlayan İstiklâl caddesindeki vb. kiliselere, bakabilirsiniz.)

Batı Uygarlığı’nı dillerinden düşürmeyen, Batı uşaklığı yapanlar da Endülüs’e, Balkanlar’a, Kafkaslar’a, Türk ve İslâm dünyasına vb. bakıp oradaki eserlerimizin nasıl yakılıp yıkıldığını görsünler. Camilerimizin ne hale getirildiğini, çarşı, çeşme, mezarlıklarımızın durumunu incelesinler. Aynı zamanda da medeniyetimizin uygulayıcı devleti Osmanlı’ya dil uzatmadan yıkılışına kadar ki döneme de baksınlar. Batı uygarlığı zulmünü yapan katliamları, cânilikleri de. Tarihçi olmaya gerek yok. Bugün dünyaya ve öteki medeniyet dairelerine hâkim olan Batı medeniyeti bozuk bir medeniyettir. Batı medeniyeti dünya ve insan boyutlarına uymayan bir medeniyettir. Teknikle ahlakı ve maneviyatı beraber yürütememektedir. Buluşlarını (araçları) amaç haline getirmiştir. Sebep olduğu birinci ve ikinci dünya savaşlarıyla dünyayı ve insanlığı öldürmüştür. Sebep olacakları üçüncü dünya savaşı ile kendisini bitirip dünyayı ve insanlığı yeni bir taş devrine götürecektir.

Müslümanmış ama medeniyeti Batı medeniyetiymiş. Bundan daha saçma bir şey olamaz. İslam’ı içinden çökertmek isteyenler Müslümanları sekülerleştirmeye çalışıyor. Sekülerleşme din ile hayatın birbirinden kopması demektir ve böyle bir şey Müslümanlığın sonu olur. Kutsal hale getirdikleri laiklik ve demokrasi de konuşulmalı, ‘dokunulamaz’ dediklerine dokunulmalı, kutsal olmaktan çıkarılıp kendi mukaddeslerimizle insanımız buluşturulmalı. Müslümanların şu zamanda zillet, esaret ve yenilgi içinde olmalarının sebebi İslam değil, Müslümanların İslam’ı iyi ve doğru anlayıp hayata uygulayamamalarıdır. İslâm, medeniyet dinidir. Batı ve Batı’cı zihniyet maddecidir, çapulcudur, yüzeyseldir. Medeniyet/uygarlık anlayışları da ‘heykel’dir/heykelciliktir. Yaptıkları/yaptırdıkları kedi, köpek heykelleri de bağlı oldukları uygarlıkların bunları ne duruma düşürdüklerinin göstergesi. Tamir edip ziyaret ettikleri kiliseler de katliamın öncüleri için de heykel yaptıranlar da ‘köle zihniyet’in temsilcisi siyasilerdir. İslam medeniyeti, yeryüzünde insan boyutlarına ve fıtrata uygun bir düzen kurulmasını hedefler. İnsanın fıtratıyla oynayanlar, fıtratı bozmaya çalışmayı (eşcinsellerin ele geçirdikleri sosyal medya, LGBT, vb.) bunu anlamaz ve yapamaz.

İslam’ı doğru anlayıp hayata geçirdiğimizde “hayat tarzımız” olarak yaşadığımızda, kendi kavramlarımızla düşündüğümüzde meseleler çözülür. Kafaları karışık, akılları güdük olanlar da kurtulurlar. Tabi öncelikle zihin işgalinden kurtulmaları gerekiyor. Ümmet’in vasıflı, bilgili, kültürlü, hikmetli, ahlaklı, faziletli, mürüvvetli önderlere, hizmet kadrolarına ihtiyacı vardır. Bu nesli de yetiştirmemiz şarttır.

Peygamber Efendimiz; risaletle beraber manevî ve maddî silahla Müslümanları donatmıştı. Biz de aynı yolu izleyerek çağ içinde maddî ve manevî bütün cephelerde temelden kendi müesseselerimizi kurmak suretiyle var olma durumundayız. Müslüman olmak demek bunun şuurunda olmak demektir. Çağı sorguya çekmek. Gerekirse sorguya çekmeyi tarihle yüzleşmeye tarihimizi de ‘Yalan söyleyen tarih’ten kurtarmaya kadar götürmek. Yeni bir insan ve toplum psikolojisini örmek için kültür mücadelesinin öncüsü olmak. İşte Müslümanın görevi. Belli seviye ve kalitede kendi kültür, medeniyet düşmanlarıyla da mücadele etmek. Kendi değerlerimizin yerine koydukları Kemalizm, sekülerizm, paganizm, nihilizm, vs.’den de bilhassa gençlerimizi kurtararak emanete sahip çıkılması gerekmektedir. ‘Kendi yetki/iktidar alanını İslamlaştırmak’, toplumda yeniden dirilme iradesinin herkesi kucaklayan ilk adımı ve hareket noktasıdır. Bu istikamette büyük bir fedakârlık, şefkat ve dikkatle teşebbüs ve hareket zamanıdır. Kendi medeniyetimize dönmemiz, uygun bir usul ve üslupla “emri bil maruf nehyi anil münker”i yapmamız Müslüman olmamızın gereğidir.

TAZİYE

‘Dâvâsı İslâm olanlar benim kardeşimdir. Ben de onların kardeşiyim. Müslümanlar için zafer ancak İslâmiyet’i yaşamak ile mümkündür’ diyerek “İslâm kardeşliği”nin önemini ifade eden Mahmut Efendi’ye Allah’tan rahmet diliyorum.

“Muhakkak ki Müslümanlar kardeştir” (Hucurat suresi 10. Ayet) ve “Müminler hem bütün insanlıktan hem de iman kardeşlerinden sorumludurlar” ayetleriyle amel eden bir hocaefendiydi. Çeşitli ayetlerde geçen “Dünyada haksızlığın engellenmesine, din ve vicdan özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve hürriyetlerin uygulanmasına katkıda bulunmak, mümin kardeşler arasındaki anlaşmazlıkları adaletle çözüme kavuşturmak, haksızlıkta (zulümde) ısrar edenlere karşı haklının yanında yer alıp zalimlerle mücadele ve mücahede etme” emirlerini yerine getirme hizmetine ömrünü vakfetmiştir. Bir asra yakın ömrünü Tevbe suresinin 72. ayetinde Adn cennetlerinden bahseden ayetin devamındaki “…Allah’ın rızası hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur”la amel eden ve Müslümanların mesul ve mükellef olduğunu canlı tutan ilim, irfan, irşad, tebliğ hizmetlerine adayan Mahmut Ustaosmanoğlu Hoca Efendi’ye Cenab-ı Hakk’tan rahmet diliyorum. Geride bıraktığı talebe ve müesseselerinin de kendisine sadaka-i cariye olmasını Yüce Rabbimizden niyaz ederiz.

Yakınları, talebeleri başta olmak üzere bütün sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Yaşar Değirmenci

Akit TV köşe yazarı