BIST9.722,09%0,80
USD32.5596%0.01
EURO34,8538%-0.03
ALTIN2.430,74%0.03

Türkiye gıda üzerinden biyolojik savaşa hazır mı?

Sabri Balaman

Abone OlGoogle News
17 Mayıs 2022 09:19

Son yıllarda genetik alanında yapılan teknolojik çalışmalarda elde edilen şeytani başarı, insanlığı mahvetmeye yeminli bir şekilde yeni programları hayata geçirmeye kolaylık sağlıyor.

Genetik üzerinden yeni bir toplum inşası üzerine çalışan akıl çetesi, kıtlık üreterek yapay gıdaya geçmek için arıları hedefledi.

Bizler pandemi derken yeni dünya düzeni programlı bir şekilde biyolojik harp sistemine doğru yol aldı. Yakın zaman diliminde gribin çeşitli türleri yayılırken, devletlerin virüslere karşı tedbir eksiği ve sıkışıklığı da dikkat çekti. Bu anlamda organik üretimin altını olan arıcılık da son zamanlarda biyolojik testlere tabi tutulunca dikkatler daha geniş bir çerçeveye kaydı.

2006 yılından bu yana her yıl yaşanan toplu arı ölümleri, artarak devam ediyor. Arıların ölümlerinin doğa dengesi açısından oldukça önemli bir yer tutması gerekirken, basına asla yansıtılmıyor. Sadece bal yapmakla kalmayan ve çiçeklerdeki döllenmeyi sağlayarak meyve ve sebze oluşumundaki verimi yüzde 75 artıran arıların insan hayatı için kritik noktalarını tekrar hatırlatmakta fayda var.

Bu özellikleriyle dahi oluşturulan tezgâhın şeytaniliği gözler önüne serilirken, bu durumun insanları yapay kıtlığa sürüklediğini inkâr etmek ahmaklık olur. Türkiye’de arılar alanında uzmanlık yapan Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölüm Başkan Yardımcısı Doçent Doktor Aslı Özkırım, arıların varlığının özellikleri gereğince kıtlığa mani olduğunu birçok yerde ifade etmiştir.

Arılar alanında uzmanlaşan yetkilinin sözlerinden yola çıkarak Einstein’ın arıların yok olması halinde insanlığın 4 yıl ömrünün kalacağına ilişkin sözlerini de hatırlatmakta fayda vardır. Bu çok veciz, altı çizilesi bir cümledir.

Küreselcilerin dünyada doğal olan her şeye karşı açtıkları bu acımasız savaşlar sürerken, bal üretiminde dünya ikincisi olan Türkiye’nin arı ölümlerine sessiz kalmaması gerekir. Arı ölümleri son yıllarda Türkiye’de neden bu denli hızlandı. Bakınız bu durum böyle devam eder ise doğrudan hormon kullanarak GDO’lu gıdalarla yaşamımızı idame ettirmek durumunda kalacağız.

Bununla ilgili elbette bir çalışma vardır diyenleriniz olabilir. Evet, Arı Ölümlerini Araştırma Grubu kuruldu fakat kurulan bu sözde grup içerisindeki 53 ülkeye herhangi bir çalışma sunmadı. Ezberlenen ekosistem, zirai ilaç, çevre kirliliği, hava koşulları yalanları tekrarlandı.

İlk kez bu şekilde toplu arı ölümleriyle karşılaştıklarını söyleyen arı üreticileri ise bu duruma bir çözüm bekliyor. 12 Mayıs 2022 tarihinde Tekirdağ’daki Namık Kemal Üniversitesi Veterinerlik Bölümü’nde Tarım ve Orman Bakanlığı ile bir çalışma yürütüldü.

Arı hastalıklarına son verilmesi için düzenlenen proje çalışmasında kimliği belirsiz kişiler arı kovanlarına saldırdı. Çalışmanın yürütüldüğü alanda 200 kovan kullanılamaz hale gelirken 4 milyon arı öldü. Oldukça önemli olan bu projede, arıların bir kısmı ise çalındı.

Proje ile arı hastalıkları tedavi edilmek istenmiş, arıların yüksek kalitede üretim sağlaması hedeflenmişti. Bakanlık desteğiyle yerli imkânlarla organik ilaç hammaddesi elde edilmek istenirken, Trakya’nın farklı bölgelerinden toplanan üstün genetikli arılar telef oldu.

Bu projede büyük emek harcayan isimlerden biri olan Namık Kemal Üniversitesi Öğretim Üyesi Mustafa Necati Muz, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Burada sadece hırsızlık yapılmadı, yıllardır biriktirdiğimiz genetik ırklar, projenin verileri de çalınmış oldu.” Bu projede peteklere verilen zarar nedeniyle milyonlarca arı ölürken, genetik metaryel olan kovanlardan ana arılar çalınmıştır. Jandarmanın yaptığı araştırmalarda ise olaya sebep olanların izi bulunamamıştır.

Son 1 ay içerisinde Mersin, Adana, Ordu, Bursa ve Aydın’da meydana gelen toplu arı ölümleri, tehlikenin çanlarını daha gür çalmaktadır.

Bu tehlikeye karşı tedbir almak, devletin ilgili mekanizmalarının görevidir. Son zamanlarda altını çizerek söylediğimiz gıda savaşları kapsamında bazı stratejik eylemler gerçekleşse de ihanet şebekelerine yer verilmemesi için herkes üstüne düşen vazifeyi gerçekleştirmelidir.

Vesselam…

Sabri Balaman

Akit TV köşe yazarı