BIST9.676,37%0,33
USD32.501%-0.16
EURO34,7644%-0.28
ALTIN2.421,65%-0.35

Gıda sektörü, market kartellerinin elinde

Sabri Balaman

Abone OlGoogle News
14 Eylül 2021 09:17

Teknoloji ve küreselleşmenin etkileriyle birlikte toplumların sosyal ve ekonomik yapılarından bireylerin beslenme alışkanlıklarına kadar pek çok değişimin meydana geldiği, Uganda’daki birey tarafından dahi bilmektedir. Yeni dünya düzeni kapsamında gıda savaşları senaryoları devrede iken, ülkemizin gıda politikalarını yeniden gözden geçirmesi gerektiği kanısındayım.

Gıda hukukunun temel prensibi, halkın sağlığını korumaktır. Zira hukukun temel gayesi, bireylerin güvenlik ihtiyaçlarının korunması ya da karşılanmasıdır. Bu yazımda “Geçmişten Günümüze Gıda Mevzuatı ve Gıda Güvenliği”ni biraz da olsa işleyelim. Pandemi veya birilerinin deyimi ile ‘plandemi’ dünyamızı başka yere sürüklüyor.

Gıda güvenliğinin fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri itibariyle tüketime uygun ve besin değerini kaybetmemiş gıda maddesi olarak tanımlandığı görülmektedir. Gıda güvenliği ve kontrolünün sağlanabilmesi için, üreticiden tüketiciye kadar geçen süreçte ürünlerin üstün özelliklerin korunması olan kalite kontrolünün yerini önce toplama, daha sonra HACCP, GAP, GMP, GHP gibi sistemlere başvuruluyor.

Bu sistemde gıdaların güvenilirliğinin her şeyin üstünde olduğu, ayrıca sistemin gıda maddelerindeki tehlikelerin tanımlanması, korunması, ölçülmesi ve değerlendirilmesi için kullanıldığı görülmektedir. Gıda sanayisinde kaliteli ve güvenilir ürünlerin üretilmesi, tüketici haklarının korunması ve haksız rekabetin önlenebilmesi ile bu bağlamda gıdalarda bulunan bileşenlerin tayini için hassas ve güvenilir metotların kullanılmasının da önem arz ettiği düşünülmektedir.

Dolayısıyla hukukun, gıdaya yönelik bu tür zararlı, bozulmuş, manipüle edilmiş, ya da gıda yüksek gelir ticareti elde etmeye yönelik eylemlerle mücadele etmek durumunda olduğu, savunulmakla birlikte devletin hukuk alanlarında yeni suç ve yaptırım normları ile önleyici kontrol mekanizmalarını oluşturmak zorunda olduğu aşikâr. Ülkemizdeki fahiş gıda fiyatlarının oluşumu ve planlanmasında, bir devlet sorunu olduğu açık görülmektedir.Sosyal ve ekonomik anlamda ciddi bir tehdit olarak göz önünde tutulmalıdır.

AR-GE faaliyetlerinin son derece önemli olduğu bu süreçte, Tarım ve Orman Bakanlığı bu konular hakkında Türkiye’nin risk ve eylem faaliyetlerini bir an önce hayata geçirmelidir. Zira uluslararası alanda rekabet edebilmenin, sektörde önde gelen firma olmanın, ürün ve hizmet geliştirmenin olumlu yönde katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Bu durumun ülkemizde, AR-GE faaliyetleri sonucunda, daha fazla müşteriye sahip olmalarına neden olduğu ve neticesinde ciddi katkılarda bulunulduğu ifade edilmektedir.

AK Parti özellikle bir an önce hal yasasının yeni düzenlemesini yasallaştırmak ve mikro ölçek esnaf yapılanmasına başvurmak zorundadır. Eski tanzim yerlerinin AVM’lere terk edilmesi, Türk toplumu açısından sosyal ve kültürel bir yıpratma aracı olduğu görülmektedir.

Çağımızın en önemli hukuki sorunlarından birisinin gıda güvenliği olması ve bu bağlamda gıda mevzuatına duyulan ihtiyaç, iktidarların ensesinde bir kılıç gibi sallanıyor. Bireyin yaşam hakkı, sağlık hakkı, çevre hakkı, kendini geliştirme hakkı ve insan onurunun anayasamızla güvence altına alındığı belirtilmektedir.

Dolayısıyla gıda güvenliği açısından sahte üretilip satılan gıdaların ticaret hayatına sokulmasının sadece bireysel değil; toplumsal açılardan da telafisi güç ve imkânsız zararlara yol açabildiğini görmekteyiz.

Gıda üretiminin bu alandaki kuralları ihlal etmeyecek ölçüdeki güvenliğe haiz olması gerektiği, kaliteli beslenmenin insanların biyolojik, fiziksel ve ruhsal gelişimini etkilediği ifade edilerek, bu bağlamda devletin kaliteli ve yeterli gıda ihtiyacının teminatı olması gerektiği değerlendirilmektedir. Ayrıca farkındalığımızı arttırabilmek adına; gıda maddelerinin ambalaj ve etiketi üzerinde içerdikleri gıda katkı maddeleri hususlarında tüketiciye yeterli bilgi verilecek düzeyde eğitimlerin, seminerlerin verilmesi gerektiği, bu hususlarda ebeveynlerin ilgili sağlık kuruluşlarınca bilinçlendirilmesinin önem arz ettiği görmekteyiz.

Gıda güvenliği önemli olduğu gibi siyaset ve politikaya kurban edilmeyecek kadar güçlü bir temel haktır. Yerinde üretim maliyetinin çok düşük olmasına rağmen, aracıların ve gıda kartelcilerinin terörüne kurban edilen ürünleri fahiş fiyata şehir merkezine sevk etmek suçtur.

Bu aracılar, ürünleri istedikleri fiyata satmaktadır. Bu durum karşısında iktidarın mahalle tanzim noktalarını ve hal pazarlarını desteklemesi zorunludur.Market zincirlerinin bir gıda karteli gibi serbest piyasayı manipüle ederek gücü elinde bulundurması, sosyal ve toplumsal olayların artmasına vesile olacaktır.

Henüz ufak kıvılcımlarını gördüğümüz bu olayların büyümemesi için gerekli tedbirler alınmalıdır.Vesselam…

Sabri Balaman

Akit TV köşe yazarı