BIST9.716,77%-0,05
USD32.4899%-0.24
EURO34,9197%0.19
ALTIN2.438,48%0.63

Taliban’ın özgürlüğü Pakistan’ın nükleer tesislerine bağlıdır

Sabri Balaman

Abone OlGoogle News
24 Ağustos 2021 08:32

Afganistan’ın yüzde 84’ü Sünni Müslümanlardan oluşuyor. Ülkenin karışık etnik yapısında en kalabalık nüfusu, yüzde 38’le Peştular oluşturuyor. Çoğu da ülkenin güneyi ve doğusunda bulunuyor. Yaklaşık aynı sayıda, yani 15 milyon civarında Peştu da ülkenin güneydeki komşusu olan Pakistan’ın kuzeyinde yaşıyor. Bölgedeki İngiliz yönetimi 1947’de sona erip Pakistan bağımsız bir ülke olduğunda, ülkedeki Peştular Afganistan’daki Peştularla birleşerek “Peştunistan” isimli bağımsız bir ülke kurma taleplerini gündeme getirdi.

Pakistan’la bölgedeki Peştular arasında gerilim sürerken 1971’de Bangladeş, yıllar önce İslami bir birliktelik altında kurulmuş olan Pakistan’dan ayrılarak bağımsız bir ülke oldu. Bu ayrılık, Pakistan yönetimi için etnik farklılıkların dinin birleştiriciliğinden üstün geldiğinin göstergesi oldu. Ve Afganistan’daki Peştuların etnik kimlik savunuculuğu, Pakistan için daha ciddi bir güvenlik tehdidi olmaya başladı.

Böyle bir ortamda Pakistan, Afganistan’da Peştular arasında İslami bir hareketin yayılması için destek vermeye başladı. Böylece etnik milliyetçi duyguların bastırılması hedeflendi. Pakistan İstihbarat Servisi (ISI), bu amaç doğrultusunda bölgeden getirdiği birçok “mücahide” kendi topraklarında, sınır bölgelerinde dini ve askeri eğitim verdi. Bu öğrenciler, yıllar sonra Taliban’ın temelini oluşturacaktı. Taliban, Peştuca “talebeler” anlamına geliyor. Pakistan, eğitimler sırasında öne çıkan, başarılı ve cesur gördüğü öğrencileri de ABD’nin bölgedeki yetkililerine bir nevi servis edilmiştir.

ABD’nin yakın coğrafyamızda hep yıkıcı faaliyetlerde bulunduğunu açıkça söyleyebiliriz. Irak üzerinden oynan karanlık oyunların gözle görünür örneği Kesnizani Tarikatı tipi sızma cemaatler, Türkiye’deki FETÖ yapılanmalarından farksız değildi.

CIA eylem alanlarını beslemede kullanılan birçok İslamcı hareketin sözde İslami cihatçısının CIA ve MI6 tarafından nasıl devşirildiği açıktır.

Dahası, Afganistan’da 20 yıl duran ABD aklının Taliban’ı uysal bir yapıya çevirmesi hayra alamet değildir. ABD resmi makamlarının açıkça itiraf ettiği özel bilgiler mevcuttur. ABD ve İngiltere bir kuşak yol projesi kapsamında 150 bine yakın Afgan’ı iç istihbarat elemanı olarak değerlendirmiştir.

Bu yapılanmalar, yakında yetiştirilen elemanları Pakistan gibi ülkelerde sahaya sürecek, eylem gücü oluşturarak aktif hale getirecektir. Olayın aslına bakıldığında yeni hedef olan Pakistan’ı ele geçirmek veya karıştırmaya yönelik adımlar sağlam temelle atıldığı için ABD’nin Afganistan’dan çıkması uygun görülmüştür.

Kısacası konunun özü, bizim iç meselelerimiz kadar kıymetlidir. Günlerdir konuştuğumuz Taliban, ülke gündemini önemli ölçüde etkiledi. Bununla birlikte muhalefetin mülteci gündemini de sıcak tutması, bu durumu iç tehdit olarak kamuoyuna sunması, 350 bine yakın Afgan’ın devamlı dile getirilmesi, iktidarı rahatsız etmektedir.

Ancak iktidarın bu rahatsızlık karşısında bilgilendirmede ve uygulamaya geçmedeki uzak duruşu, muhalefetin elini güçlendirmektedir.

Bu noktada asıl sorunun mülteciler olmadığı, mevzunun uluslararası sermayenin tehdit dili üzerinden okunması gereklidir. Dünya ticaret baronlarını yeni bir takım hamlelerle ülke kodlaması üzerinden çalışarak Taliban’ın yolunu açtığı ve ‘İngiliz aklının Pakistan’a bir operasyon hazırlığı içinde olduğu’ olarak okunması kanaatindeyim.

Taliban’ın oluşumu ve çıkış sebebi her ne kadar Rusların günahı olsa da, asıl sorunun kaynağının yeni dünya düzeni adı altında Siyonist denklem kurulması olduğunu açıkça ifade edebiliriz. Yakın zaman dilimi içerisinde Pakistan’ın daha bağımsız bir politika yolu izlemesi ve Türkiye ilişkileri geliştirmesi gereklidir.

Aksi durumda batı açısından ciddi bir engel teşkil ettiği ve önümüzdeki yakın zaman dilimi içinde doğrundan içişlerine müdahaleyle karşılaşacaktır. Bu meselenin Pakistan’ın iç işlerine müdahale amaçlı bir gerilim oluşturması ve iç savaşı körükleyecek biçimde şekillenmesi an meselesidir.

Pakistan’ın, ABD’ye yönelik hayal kırıklığı yaşaması da çok gecikmedi. Hindistan’a karşı kendisine destek olacağını söyleyen ABD’nin geri durması, Pakistan’ın ilk farkındalıklarından biri olmalıdır.

ABD, üyesi olan ülkelerin ısrarlarına rağmen Bağdat Paktını NATO benzeri bir askeri ittifaka dönüştürmeye karşı çıktığı gibi, önce Çin-Hindistan savaşında Hindistan’ın yardımına koştu.

Bunun üstüne bir de Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle tedricen Hindistan’ı kendisine stratejik ortak belirledi ve Hindistan nükleer silahlarına karşın Pakistan’ın nükleer programına yönelik yaptırımlar uyguladı.

ABD, alanları El Kaide veya Taliban’ın vesayetçi akımına bırakarak bölgeyi istikrasız bir alana sevk etmeye çalışıyor. Pakistan’da yapılacak eylemlerle küresel güçler, Pakistan’ın elinde bulunan 120 başlıklı nükleer silaha el koymak istiyor. Güvensiz ve istikrasız bir ülke olarak ilan edilecek olan Pakistan’ı Taliban gibi bir vesayet örgütü ile bitirecek yeni bir oyun sahası kuruldu. Buna dikkat edelim…

Vesselam…

Sabri Balaman

Akit TV köşe yazarı