BIST9.693,46%1,77
USD32.587%0.18
EURO34,7601%0.21
ALTIN2.509,40%1.00

Gagavuz Türklerinin göçüne Hıristiyan diye izin verilmemişti

Mustafa Armağan

Abone OlGoogle News
04 Ağustos 2022 07:56

Türkçülük deyip geçmeyin. Osmanlı Türkçülüğü ile Cumhuriyet Türkçülüğü iki ayrı akım kadar birbirine zıttır. İlk akımdan yetişmiş olan Ziya Gökalp’in kitapları Cumhuriyet devrinde tam da inkılapların hız kazandığı ve en hızlı Türkçülük yapıldığı söylenen 1925 yılından itibaren yasaklanmıştır. Hatta Altın Işık adlı manzumesi padişah ve şehzade masallarından bahsettiği için Bakanlar Kurulu kararıyla toplatılmıştır.

Osmanlı Türkçülerinden olan Ziya Gökalp’in arkadaşı Hamdullah Suphi (Tanrıöver) de baskı altında dönüştürülenlerden biridir. Geniş tabanlı bir örgüt olan Türk Ocakları’nın 10 Nisan 1931 tarihinde kapatılmasıyla birlikte otomatik olarak dergisi de kapatılacaktır. 1911 yılında yayın hayatına başlayan ve 1918 sonlarında ilk defa İstanbul’da işgal yönetimi tarafından kapatılan Türk Yurdu dergisi 1931 yılında, 233. sayıda yayınını ikinci kez durdurmak zorunda kalacaktır.

Cumhuriyet dönemi Türkçülüğü irredantizmi, yani eski toprakları ve tarihî hakları geri alma ideolojisini reddeden, Anadolu’yu Türklüğün ana vatanı telakki eden, ilkiyle ismi dışında benzerliği olmayan bir mahiyet arz eder. Gerçekte ise yapılanlar ve söylenenler Türkçülük değil, Batıcılık kategorisine yerleştirilmesi gereken bir mahiyetedir. Türklüğün kökeni olan Orta Asya’daki Türklerle, hatta komşumuz sayılan Azerbaycan Türklüğü ile ilgilenmeyen ama söylem düzeyinde bir “Türk’ün kökü Orta Asya” lafının ortalarda dolaştığı fakat dış Türklerle ilgili çalışmaların ya çok sınırlı veya hiç olmadığı garip bir eğilim çıkar karşımıza. Türkiye Türkçülüğü diyebiliriz buna.

Mesela Hamdullah Suphi, Bükreş Büyükelçiliği sırasında yakından ilgilenip 20 civarında okul açtığı Gagavuz Türklerinin topluca Türkiye’ye getirilip yerleştirilmesi için uğraşması sonuç vermeyecek ve ne Reisicumhur Gazi M. Kemal, ne de Başvekil İsmet Bey bu teklife olumlu cevap vereceklerdir. Nitekim bir akademik bir araştırmada şu satırları okuyoruz:

“Hamdullah Suphi ile Cumhuriyetin kurucu kadroları ve özellikle Mustafa Kemal arasındaki fark (şuydu:) Hamdullah Suphi, bu topluluğu kitlesel olarak Türkiye’ye getirmek isterken Mustafa Kemal ise kitlesel bir göçe sıcak bakmamıştı. Gagauzlar Türkiye’de yapılan inkılapları benimsemekte, kitap ve gazeteleri yakından takip etmektedirler. Okumak için Türkiye’ye gelen Gagauzlara Müslüman olmaları konusundaki baskı yapıldığı, çok az bir kısmının kabul ettiği, birçoğunun ise Balkanlara geri döndüğü iddia edilmişti.”

Burada ölçünün Türklük değil, Müslümanlık olması ilginçtir. Çünkü aynı yıllarda Türk olmayan ve Türkçe konuşmayan Müslüman Boşnakların ülkemize gelmesine hiçbir engel çıkarılmamıştı.

Bu hususta ilginç bir rapor mevcut arşivlerde. Kasım 1935 tarihli olup Bükreş Büyükelçiliğimizin antetli kağıdına yazılan raporun bir yerinde Hamdullah Suphi şöyle yazmış:

“Bu yaz da Besarabya bölgesi çok ağır bir kıtlığa maruz kaldı. Her tür yardımdan mahrum olan ve her gün kalbini biraz daha Türkiye’ye çeviren, içinde millî duygusu uyanan bu Hıristiyan Türkler için Başbakanımızın lütfedeceği herhangi bir yardım büyük bir minnettarlık uyandıracaktır. 2,000 lira, 1,500 lira, hatta 1,000 lira böyle günlerde çok büyük fedakârlıkların diğer vaziyetlerde hasıl edeceği etkiyi uyandırabilmek istidadındadır.” (CCA. 030b10.116.810.11)

Maalesef Gagavuzlar ne Türkiye’ye alınmış, ne de bu kadarcık bir yardım gönderilmiştir. Ama bir başka arşiv belgesine göre aynı günlerde Erzincan’a giden Başbakanlık Özel Kalem müdürü önceki tahsisata ilaveten 1,500 lira para daha istemektedir. (CCA 30.1000.13.75.12) Yani Gagavuz Türklerini açlıktan kurtarmak için gönderilmeyen para Başbakanın seyahatine ek tahsisat olarak gönderilebilmektedir.

Ne de olsa Tek Parti devri gerçekleri ki onları görmemiz için söylendi bunca yalanlar.

Mustafa Armağan

Akit TV köşe yazarı