BIST9.716,77%-0,05
USD32.5459%0.03
EURO34,9851%0.03
ALTIN2.440,05%0.16

Skandal: İngilizler Musul’dan 1,000 km2 toprak vermiş, almamışız!

Mustafa Armağan

Abone OlGoogle News
21 Temmuz 2022 09:04

Cumhuriyet devrinde hiç toprak kaybedildi mi?

Beyni cevabı aramakla meşgul ama belli ki toparlamakta dermansız kalıyor. Bilmiyorum manasında başını iki yana sallıyor genç muhatabım.

Cevabı nicedir iflas etmiş bir soru bu, biliyorum, lakin madem sordum, cevabını da vermeliydim.

Meraklı bir çift gözün içine baka baka ağzımdan azad ediyorum kelimeleri:

Musul-Kerkük’ün kaybı.

Musul’un İngilizlere, daha doğrusu İngiliz mandası altındaki Irak’a verilmesi, ders kitaplarımızda ustaca geçiştirilir ama kanayan yaramızdır aslında. Oysa al bayrağımızın gölgesi üstünden çekildikten ve emperyalist İngilizlerin, sonra da ABD’nin işgalinden sonra emperyal kasalara dolar pompalayan altın değerinde ecdat toprağıydı Musul ki orada Osmanlı’nın nahif gölgesinden çıktıktan sonra “Bir damla petrol bin damla kandan değerli” olmuştur.

Bu bereketli topraklardan çıkan petrol miktarı Türkiye’nin yıllık akaryakıt ihtiyacının dört katıdır, diyeyim de facianın vahametini anlayın. Bu kadar petrol İngiltere ve ABD’nin petrol tröstlerinin kasalarına akacağına bizim rafinerilerimize akmış olsaydı sadece çeyreğiyle bütün petrol ihtiyacımızı karşıladıktan sonra dörtte üçünü ihraç ederek elde edeceğimiz muazzam meblağı bir de 100 yılla çarpın ve karşınızda ayna varsa eğer, görüntünüze bakıverin. Tebessüm mü ediyorsunuz yoksa öfke mi duyuyorsunuz? Türkmen kardeşlerimizi yüzüstü bırakışımızı saymıyorum bile.

Evet; Musul, Cumhuriyet devrinde kaybettiğimiz toprak parçamızdı. Hem de “Cumhuriyetimizin tapusu” saydıkları Lozan Antlaşması’nın imzasından 3 (üç) yıl sonra elveda demiştik ona.

Hele zamanın Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ın 7 Haziran 1926 günü Musul’u, karşılığında Türkmenlere dair hiçbir garanti almadan İngilizlere bıraktığımız oturumda Meclis kürsüsünden pişkin pişkin söylediği şu akla zarar sözleri nereye koyacaksınız:

Şurasını da derhal arz etmeye mecburum ki sınır üzerinde bize bin kilometrekare miktarında lehimize tadilat ilavesini teklif ettiler, esas davamızın böyle bir veyahut iki bin kilometrekare arazi davası olmadığını söyleyerek bu tekliften vazgeçmeyi prensiplerimize daha uygun bulduk.”

Yani İngilizler Musul’u bağışlamamızın karşılığında bize Irak sınırından 1,000 kilometrekare toprak teklif etmiş, bizim mirasyedi efendiler bizim toprakta gözümüz yok, almayalım demiş.

Musul hata, beceriksizlik ve İngilizcilik halkalarından oluşan sakat bir mantığa kurban verilmiştir vesselam.

Misak-ı Milli’ye dahil olan Musul, gerçekte elimizde İngiliz emperyalizmine karşı oynayacağımız son kozdu. Osmanlı Devleti’nden tapusu elimizde kalmış son toprak parçasıydı. 1950’lerdeki “Kıbrıs Türk’tür” mitingleri gibi “Musul Türk’ündür” mitingleri boşuna yapılmamıştı.

Musul Türk’ündü, bu doğru. Osmanlı Devleti’nin tapu dağıtım töreni Lozan Barış Antlaşması’nda bile verilmeyen, daha doğrusu TBMM’nin onaylamayacağı endişesiyle verilmesi ertelenen, Selçuklulardan beri bir Türk yurdu ve Anadolu’nun tabii devamıydı.

Türkmen ve Kürt nüfusunun Musul’da çoğunluğu teşkil ettiği besbelliydi. Bir halk oylaması (plebisit) yapılacaktı güya, Lozan’ın başaktörü olan İngiltere’nin Dışişleri Bakanı Lord Curzon “eğitimsiz halka böyle mühim şeyler sorulmaz” diye kükrediğinde seslerini çıkartamayanlar Türkiye’ye döndüklerinde Lozan’ı zafer diye sunmak için sıraya girecek, lakin Musul için hem de ikinci Mecliste kürsüye çıkanlar bu acı hakikati dile getirmekten kaçınmayacaktı.

Musul yaramızı ısrarla hatırlatmaya devam edeceğiz.

Mustafa Armağan

Akit TV köşe yazarı