BIST9.079,97%3,10
USD32.3632%0.06
EURO35,0042%-0.04
ALTIN2.324,52%0.18

Geri kalmışlığın tarihine özet bir bakış

Mustafa Albayrak

Abone OlGoogle News
14 Nisan 2022 11:30

“Yabancıların aracılığıyla topluma aşılanan bireycilik felsefesi, yeni mal ve ihtiyaçlar, ileri üretim tekniği, gelişmiş ilaçlar gibi değişiklikler dengeyi yıkarak toplumu sarsmış; ona yabancıların çıkarına uygun, dış sömürüye elverişli bir biçim vermiştir.” (İsmail Cem - 1977 )

İsmail Cem (1940- 2007 eski Hariciye vekili, siyasetçi ve fikir adamı) 1970’li yıllarda yaptığı bu tespit birçok geri kalmış ülkenin sebep ve saiklerinin bilinmesinde öncü rol oynamış kitabının 25. sayfasında yer alır. (İş Bankası yayınları -Türkiye de Geri Kalmışlığın Tarihi)

Bununla birlikte merhum İsmail Cem şunu da ilave etmeyi ihmal etmez;

''Dış güçlerin etkisinde oluşan bu çözülmenin süresi bütün eski toplumlarda eş değildir. Sürenin uzunluğu ve etkinin önemi toplumun gücüne, kültürüne, tarihine ve yapısına göre değişik olmaktadır.''

Yine İsmail Cem’e göre ''Toplumların dengeyi kaybetmeleri, onları yavaş yavaş bir keşmekeşin içine itmektedir. Toplumun bünyesi ile yabancıların onlara münasip gördükleri şekil arasında ki köklü çelişme üretimin azalmasına eski değer yargılarının yozlaşmasına yol açmaktadır ''

Bununla birlikte İsmail Cem Türkiye’nin geri kalmışlığının asla diğer geri kalmışlarla kıyas kabul edilemeyecek sebeplere dayandığını, diğer ülkelerin zaten geri kaldıkları için geri kalmış bir ülke olduklarını ancak Türkiye’nin bilerek ve taammüden geri bırakıldığını söyler.

Ona göre “Türkiye öteki geri kalmış ülkelerle kıyaslanmayacak kadar köklü bir tarihe, devlet geleneğine sahiptir; Stratejik öneminden folklor çeşitliliğine uzanan ayrıcalıkları, bölgesel bir liderliğin potansiyel gücü, kalkınmanın insan ve kaynak şeklinde ki hammaddeleri vardır” ve bütün bu özelliklerine, 200 yıllık çabalarına rağmen Türkiye geri kalmışlığı aşamamış bir ülkedir...

(Tabii ki merhum İsmail Cem bu satırları yazarken 3 Kasım 2002 de Ak Parti ve Recep Tayyip Erdoğan iktidarlarının başlayacağından habersiz idi)

Tespitleri çok doğru idi.

Merhum Cem, sadece sebepleri yazmakla kalmamış çarelerini de gayet fundamentalist tespitlerle 1.000 yıllık geçmişimizi de irdeleyerek teklif etmiştir...

Merhum İsmail Cem geçmişin tahliline de tabii ki evveliyatı ile Osmanlı Devleti ile başlar.

Cem, diğer klasik Cumhuriyet aydınları ve düşünce insanları gibi kategorik bir Osmanlı düşmanlığı ile değil gerçek bir ilim ve fikir adamı mesuliyeti taşıyarak hakikatli tespitler yapar...

İsmail Cem in ''Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi'' nin satır aralarına bakarsak nasıl tespitleri olduğunu kolayca anlarız…

''Osmanlı, belirli bir dönemin en ileri, en medeni, en insancıl devletini kurmuştur. Osmanlı yönetimi İslam kültürü ile Türklerin devlet kurma alışkanlık ve yeteneklerini birleştirmiş, Kur’an-ı Kerim’e dayanan kurumlarla kavramları çok akılcı bir şekilde yorumlayarak kendi gerçekleri ile bağdaştırmış, çağının en güçlü devletini meydana getirmiştir.'' (Aynı esersayfa 31 )

Her şey bir yana merhum Cem, şunu çok açıklıkla itiraf eder ki '' Türkiye’nin ve geri kalmışlığın açıklanmasında hayati önemi olan Osmanlılık dönemi yeterince bilinmemektedir. Osmanlı İmparatorluğu hala kılıcının gücünden ötürü yükselmiş (yükselmek okul kitaplarında çok yer fethetmek manasına kullanılıyor) padişahların kötülüğü, kadına düşkünlüğü yüzünden gerilemiş olarak tanıtılmaktadır...''

Ve sıkı durun...

Sosyal Demokrat kimliği ile tanınan ve CHP- DSP hükümetlerinde çok uzun süreli bakanlık vazifelerinde bulunan merhum İsmail Cem’in şu satırları da tarihe geçmiştir;

''Gerileyen toplumu yabancıların insafına terk eden Tanzimat ve Islahat Fermanları gibi davranışlar ise çoklukla göklere çıkarılmaktadır.

Tarihin yanlış ve belki de maksatlı sunuluşu birkaç nedene bağlanabilir; Cumhuriyetin ilk döneminde geriye dönüş eğilimlerini kırmak için alınmış tedbirleri yanlış yorumlayan kimi işgüzarlar bütün bir Osmanlı tarihini kötü göstermek çabasına düşmüş, tarihe eğilen herkesi GERİCİLİKLE suçlamışlardı.

Daha sonraları ise, topluma kabul ettirilmiş bazı kavram ve kurumların ne denli uygunsuz olduğunu tarihin ispatlaması, tarihin yanlış öğretilmesine, yüzeyde kalınmasına, bilgisizliğe yol açmıştı.

1940 yıllarının Faşist eğilimleri de bir çeşit dehşet havası yaratarak tarihçiyi ve hür düşünceyi baskı altında tutmuş, tarihi sınıfsal ve ekonomik açıdan incelemeye imkan vermemiş koskoca Osmanlı İmparatorluğunun bize iletebileceği dersi kılıcı kuvvetli olduğu için kazandıyla sınırlamıştır.

Oysa kılıcın neden kuvvetli olduğu ve nasıl zayıfladığı anlatılmamıştır ''

Evet virgülüne dokunmadan yazdım ki İsmail Cem’in olaya bakışı net olarak anlaşılabilsin...

Daha sonraki sayfalarda da insaflı ve ilmi değerlendirmelerine devam etmektedir.

İsmail Cem’in adı geçen kitabının tamamını anlatmak buranın veya bir köşe yazısının hudutlarını aşmaktadır...

Bu kıymetli kitabı başka yazılarımda değerlendirmeye çalışacağım inşaAllah.

Mustafa Albayrak

Akit TV köşe yazarı