BIST9.079,97%3,10
USD32.4752%0.40
EURO35,1640%0.42
ALTIN2.323,00%0.11

28 Şubat!

Mustafa Albayrak

Abone OlGoogle News
23 Ağustos 2021 16:32

Evet, burada gerek 28 Şubat’a gerekse diğer askeri darbelerin tümüne ayrım yapmaksızın karşı çıktık ve cezalandırılmasını istedik. Doğrusu da budur. Darbe bir insanlık suçudur ve zaman aşımına uğramaksızın cezalandırılmalıdır. Bunda hepimiz hemfikiriz. Bu çerçeve de yüksek yargımızın 28 Şubat darbeci generallerinin mahkûmiyetini onamasını da doğru bulduğumuzu ifade ettik.

Sözümüze başlarken de şunu özellikle belirttik ki '' 80 küsur yaşlarında ki insanların cezaevine girmesine ve orada çürüyerek ölmesine karşı çıkmak farklıdır ama darbecilerin yargılanıp mahkûmiyet alması bunun yasal gereği olarak rütbelerinin sökülüp ER statüsüne getirilmesi özlük haklarının ellerinden alıp lojmanlardan atılması koruma ve arabalarının alınması farklıdır. ’’

Şimdi bunları neden tekrar izah etmeyi gerek duydum ona geleceğim…

Bugün değerli Yenişafak gazetemizin yazarlarından Sayın Bülent Orakoğlu’nun konu ile alakalı yazısından mülhem tekrar izaha gerek duydum. Sayın Orakoğlu geçtiğimiz günlerde Habertürk gazetesinde Sayın Nagehan Alçı’nın yazısına atıfta bulunarak '' Alçı neden yargılanmalara karşı çıkıyor ’’ diye başlayan yazısında bazı cümleleri kabul etmek mümkün değil.

Bir defa Nagehan Alçı 28 Şubat darbeci generallerinin yargılanmasına karşı olmayı bırakın yargılanmaları için her zaman çağrıda bulunmuş bir gazeteci. Hatta 28 Şubat’ı savunan askeri vesayetçiler tarafından hiç sevilmeyen bir gazetecidir.

Ne diyor Sayın Alçı '' Bu generallerin çoğu 80’i aşmış veya hasta yürüyemiyor ya da kendi ihtiyaçlarını dahi gideremeyecek haldeler. Sayın Cumhurbaşkanımıza başvurmaları halinde affedilip evlerinde bu cezalarını çekebilirler ‘’ diyor.

Bunda ne var ki? Ben de aynı düşüncedeyim.

Sayın Ali İhsan Karahasanoğlu’ da az evvel Akit TV’de aynısını söyledi. Bu darbeci mahkûm generaller yaş ve sıhhat sebebi ile Sayın Cumhurbaşkanımıza başvurup, nedamet duyduklarını ve af edilmeleri talebinde bulunmaları şartıyla cezalarını ev hapisleri şeklinde geçirebilirler.

Milletin vicdanlarında mahkûm olmaları, rütbelerinin sökülmeleri zaten en büyük cezadır bu yaştaki emekli darbecilere. Önemli olan mahkûmiyet almalarıdır. Bundan sonraki darbecilere de ders olmuş olacak bu karar ve mahkûmiyetler.

Gelelim Sayın Bülent Orakoğlu’nun 28 Şubat’ın medya ayağı ile alakalı görüşlerine;

Evet, haklıdır Sayın Orakoğlu. 28 Şubat’ın amiral gemisi o dönem Hürriyet gazetesi ve Genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök idi. En şaşalı ve dindarları rencide edecek manşetleri onlar atardı.

Pekâlâ, Hürriyet gazetesi ve Ertuğrul Özkök şu an neredeler?

Kimin gemisindeler?

Aydın Doğan ne yaptı medyasını?

Hemen söyleyelim: Aydın Doğan medyasını milli güçlere adeta teslim etmiş ve bu konuda diyetini de ödemiştir. Türkiye’nin en büyük medya gurubu bugün milli güçlerin emrindedir. Hem de başyazarı ile eski Genel Yayın Yönetmeni ile tüm kadroları ile.

İşte yazımın başına bu yüzden '' yere düşmüş adamı tekmelemek Müslümana yakışmaz '' diye başladım.

Evet, hem Aydın Doğan hem Ertuğrul Özkök diyetlerini ödemiş ve elinde silahları ile teslim oldular milli güçlere. Ben onların manşetleri ile defalarca kendilerini eleştirmiş ceza almalarını isteyen bir insan olarak gerek Aydın Doğan’ın gerekse Ertuğrul Özkök’ün savaşta teslim olmuş karşı cephenin generalleri olarak gördüğümü ifade etmeliyim.

Nasıl ki Büyük Taarruz da yani 30 Ağustos 1922’de Mustafa Kemal Paşa kendisine esir düşen Tripokis’i rencide etmeden tokalaşarak çadırında karşılamışsa. Nasıl Gazi Osman Paşa’mız Grandük Nikola ya esir düştüğünde ona kılıcı teslim edilmiş ve onore edilmişse hepsi bir yana Peygamberimiz As. Nasıl ki Mekke’nin fethinden sonra kendisine en büyük düşmanlığı yapan başta Ebu Sufyan’ı, Hint’i ve amcası Hz Hamza’yı şehit eden Vahşi’yi affedip hatta Ebu Sufyan’ı bir de onore etmişse bugün devlete ve milli güçlere teslim olmuş Aydın Doğan ve Ertuğrul Özkök’e de bu şekilde davranılmalıdır...

Çünkü onlar öz eleştirilerini yapmış, bize mağlup olmuş ve silahları ile milli güçlere teslim olmuş rakiplerdir. Bugün Devletin ve Milletin yanında olan bir Demirören Medyayı çok ucuz bir fiyata adeta savaş ganimeti olarak veren Aydın Doğandır. Bu yüzden Sayın Cumhurbaşkanımız da Aydın Doğan’ın doğum gününe gitmiş ve kendisini onore etmiştir.

Yine Ertuğrul Özkök defalarca nedamet duyduğunu üzgün olduğunu söylemiş gerek Turgay Güler’in gerek Osman Gökçek’in in programlarına çıkmış ve Mütedeyyin izleyicilerin önünde öz eleştiri yapmıştır. Hatta aleyhine attığı manşetleri sebebi ile Paris te Père Lachaise Mezarlığında medfun merhum Ahmet Kaya’nın da mezarını ziyaret ederek adeta ruhundan istimdatta bulunmuştur.

Pekiyi 28 Şubat’ın medya ayağı sadece Hürriyet gazetesi ve Aydın Doğan’dan mı ibarettir?

Tabii ki değildir?

Nerede o günün Sabah gazetelerine manşet atan Zafer Mutlu?

Nerede köşesinde Müslümanlara ağız dolusu adeta ana avrat küfrede Fatih Altaylı?

Sayın Orakoğlu bunları neden hiç gündemine almıyor?

Söyleyeyim mi?

Çünkü Fatih Altaylının da gazetesi ve köşesi var. ( Habertürk ve HabertürkTV)

Zafer Mutlu’nun da haftalık gazetesi var. ( Gazete Oksijen)

Acaba Sayın Orakoğlu, Aydın Doğanın eli kolu bağlı Özkök’te şu an bizim tarafa geçmiş Hürriyet’te yazıyor onun da eli kolu bağlı diye mi onlara çok rahat vuruyor da Altaylı ve Mutlu ya kimse dokunmuyor...

Buyurun Fatih Altaylının 28 Şubat sürecinde kaleme aldığı yazısı.

Evet, neden Fatih Altaylı ve Zafer Mutlu unutuluyor?

Gücümüz neden bir tek bize teslim olmuş 85 yaşında ki Aydın Doğan ve onun yine bize teslim olmuş ve bizim tarafta ''bu akşam ne yemek yesem'' türü yazılar kaleme alan eski genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök’e yetiyor?

Düşene tekme vurmak mertlik değildir!

Size teslim olana, size mağlup olup esir düşene, zayıflara, yaşlılara, düşkünlere vurmak bizi güçlü yapmaz.

Şu an önemli olan Atlantikçi, Amerikancı medya ile uğraşmaktır.

Zaten bizim safımıza geçmiş olan ve en önemli silahlarını bizim hizmetimize sunmuş olanlara ''vurun abalıya'' diyeceğiz ama hala Habertürk’te ki köşesinden milli güçlere ateş açan Altaylı’ ya, sinsi sinsi Oksijen de Zülfü Livane’yi pazarlayan dönemin 28 Şubat tetikçilerine ses çıkarmayıp isimlerini anmayacaksınız?

Bu adalet değil bence!

Mustafa Albayrak

Akit TV köşe yazarı