BIST9.705,86%-0,17
USD32.4931%-0.23
EURO34,8862%0.09
ALTIN2.439,72%0.68

TİLKİLER  TAVUKLARA ÖZGÜRLÜK İSTERSE    

Mustafa Albayrak

Abone OlGoogle News
26 Temmuz 2021 08:55

23 Temmuz deyince aklımıza tarihimizde miladi olarak mühim günlerden biri olduğu gelmektedir. En az iki büyük vaka gerçekleşmiştir 23 Temmuz da...

Hem Siyonizm ve Masonluk destekli İttihatçıların dağa çıkıp Hürriyet adı altında Devleti Aliyye-i Osmaniye ye savaş açtıkları 2. Meşrutiyetin ilanı hem de Milli Mücadelemizin bidayeti kabul edilen Erzurum Kongresinin yıl dönümüdür

Biri yıkıma diğeri ise kurtuluşa götürmüş iki mühim tarih olarak kayıtlıdır tarih ve hafızalarımızda.

Emperyalist ülkeler 1815 Waterloo savaşından sonra Dünya hakimiyetini ele alıp daha da kökleştirmek ve yaygınlaştırmak için sihirli bir kelime icat etmişlerdir.

Hürriyet ya da günümüz moda tabiriyle Özgürlük.

Hattı zatında Fransız İhtilali ile ortaya çıkan Adalet, Uhuvvet ve Hürriyet yani Eşitlik, Kardeşlik ve Özgürlük diye günümüzde ifade edilen bu üç ögeden biri olan Hürriyet her kilidi açan bir İngiliz Anahtarı gibi kullanılmıştır.

Emperyalizm hangi ülkeyi parçalayıp kendine köle etmek istemişse o ülkeyi önce helva gibi yumuşatıp hem iktisaden hem de kültürel olarak zayıflatmayı ilk iş edinmiştir.

Kültürel olarak zayıflatmanın yolu da sizde demokrasi ve özgürlük yok önce bunları sağlayın yoksa hiç bir zaman yabancı sermaye size yatırım yapmaz!

Siz önce evrensel hukuk ilkelerine itibar etmelisiniz ve ülkenizde demokrasiyi hakim kılmalısınız demiştir...

Waterloo savaşı neden milattır bunu biraz açalım isterseniz.

Bu savaşta son imparatorlardan Napolyon Bonapart ın Prusya bataklıklarında İngiliz ve Prusya kuvvetlerine yenildikten sonra Dünya siyasi tarihinin şekli ve gidişatı değişmiştir.

Sadece Fransa da değil tüm Dünya da imparatorluklar devri bitmiştir.

Bir şey biterse yerine başka bir şeyin başlaması gerekir tabiat kanunu gereği biten İmparatorlukların yerine Cumhuriyet yönetimleri ve bunu ihtiva eden Demokrasiler vs. gelmiştir.

Aslında gelen ne cumhuriyetti ne de demokrasi idi.

Gelen tek bir şey vardı o da genelde Küresel Sermaye özelde ise Rothchildler ailesi idi.

Artık Dünyanın yeni hakimi ne İngiliz Kraliyet ailesi ne Napolyon un Fransa’sı ne çöküşte olan Osmanlı ve Alman-Prusya İmparatorlukları idi.

Dünyayı yöneten güçler artık Küresel Siyonist aileler ve onların en büyüğü olan Rothschild ailesi olmuştu.

Bu yüzdendir İnternette arama çubuğuna Waterloo yazdığınızda yanına ilk ilave olacak kelimelerden biri Rothschild’dir.

Pekiyi Cumhuriyet ve Demokrasi deyince ya da yeni devir emperyalizm denince neden akla bu küresel siyaonist aileler gelsin.

Gerçi daha o yıllarda Siyonizm müesseseleşmemişti ama 19.yy ın sonunda bu isim altında olacakları için biz Yahudi aileler yerine ırki bir söylem olmaması için bu tabiri kullanma gereği duydum...

Siz buna Londra merkezli küresel Yahudi aileler de diyebilirsiniz...

Söylemimiz asla Yahudilerin tamamını kapsayan bir ifade olarak kabul edilmemelidir.

Zira Yahudilik inancına sahip olup ama bu emperyalist küresel ailelere karşı olan yüzbinlerce Yahudilik inancını benimsemiş insan vardır.

Toplu bir genelleme kabul edilmemelidir ifadelerimiz.

İşte bu küresel aileler nedense kendi şirket merkezlerinin yer aldığı Britanya Adalarına Cumhuriyet getirmemiş ve bugün bile kraliyet ailesi tarafından yönetilmesine itiraz etmemişken sistemine dâhil olmak istediği her ülkeye PARA materyalini kullanarak girmişlerdir.

Yıkmak istedikleri yönetim ve imparatorlukları da görünürde demokrasi, özgürlük ve adalet teranelerini kullanmışlardır...

Bugünde bu aileler halen aynı ifade ve söylemlerle değiştirmek istedikleri idareleri yıpratmak istemişlerdir...

Emrinde olan Devletleri (dikkat edin Devletler Ailelerin emirlerinde) adeta koçbaşı olarak kullanarak kendilerince demokrat olmayan devletlere saldırtır ve o ülkelerde rejim değişikliğine muvaffak olurlar.

Tıpkı Irak ve Afganistan’a demokrasi getireceğiz diyerek savaş çıkarttıkları ve o ülkeleri işgal ettikleri gibi.

İşte Waterloo savaşında da İngiltere'ye mal kaçıran ve birlikleri finanse eden Nathen Mayer Rothschild, bu dönemde bir yandan savaşı finanse ederken diğer yandan da hükümetlere yüksek faizle borç veriyordu. ... Bu çabaları Nathen Mayer Rothschild'e "İngiliz Hazinesinin Temsilcisi" unvanını kazandırdı.

Görünüşte sadece iş adamı olan bu aile aslında bir savaşı finanse ve domine ederek Dünya tarihinin gidişatını ve seyrini değiştirmiştir...

Bu tarihten sonra rejim değişikliği istedikleri her ülkeye demokrasi, özgürlük, adalet gibi süslü ama asla gerçekleşmesini istemedikleri ve gerçekleşmeyecek olan kelimeleri kullanarak girdiler.

Bunlardan biri de Devleti Aliyye-i Osmaniye adı ile bizim 600 yıllık devletimizdir.

19. yy sonlarında Devletimiz Osmanlı da iktidarda 2.Abdulhamid Han vardı.

Ve tıpkı amcası Abdülaziz han gibi o da küresel sermaye ve bu ailelerle anlaşamıyor Hazineyi teslim etmiyordu.

Hazine yani bugünkü çağdaş manada Merkez Bankası bu aileler için çok mühim idi...

Hatta bir keresinde bu ailenin en meşhur reislerinden Nathen Mayer Rothschild aynen şu ifadeleri kullanmıştır;

'' Kimin kral olduğu umurumda bile değil. Çünkü para arzını kim kontrol ediyorsa imaparatorlukta onundur. '' demiştir.

Yine benzer bir küresel Yahudi ailesi olan; Rockefeller in yaşadığı dönemdeki reislerinden David Rockefeller ise ''Bu güç benim elimde olduktan sonra kanunları kimin yaptığı hiç fark etmez.'' demiştir.

Yine bu ailelerin tetikçiliğini yapan ve başta Gezi Vandalizm’i ile 15 Temmuz darbe teşebbüsünün finansörlerinden diye kamuoyunda açık açık ismi zikredilen Uluslararası tefeci George Soros ise '' Ben sistemin zaaflarından para kazanıyorum '' der.

Yani tüm küresel aileler ve onların liderlerinin aslında devletlerin yönetimleri ile çok fazla ilgilendikleri yoktur.



Onlar daha çok paranın sahibi olmanın peşinde olmuşlardır. Son 500 sene içerisinde yaptıkları uzun vadeli ve sistemli çalışmalar neticesinde de buna muvaffak olmuşlardır.

Paranın sahibi olduktan sonra o ülke ister Demokrasi ile ister Şeriat ile isterse Komünizm ile yönetilsin onlar için hiç önemi yoktur.

Peki, “Neden demokrasi ve özgürlük getireceğiz” diyorlar? Diye bir soru gelebilir aklınıza haklı olarak.

Bu sadece memnun olmadıkları sistem ve ülkeler için kullanılan sihirli kelimelerdir onlar için.

Mesela siz sözde Şeriatla idare olan Suudi Arabistan için Batılı ülkelerin hiç demokrasi ve özgürlük istiyoruz dediklerini duydunuz mu?



Yani, Irak ve Afganistan’a özgürlük isteyenler Suudi Arabistan’a ya da Kuveyt’e neden özgürlük istemezler?

Cevabı gayet basit.

Bu ülkeler sistemin içine alınması için demokrasiye ve özgürlüğe ihtiyaçları vardır.

Suudi Arabistan ise zaten sistemin içerisinde yani kendi kümeslerindeki bir tavuktur. O şeriatla bile yönetilse sakıncası yoktur.

Şimdi ele geçmeyen tavuklar için başka kümeslere giden Tilkiler pardon küresel aileler o kümeslerin önünde ''Tavuklara Özgürlük'' diye slogan atarlar...

Tavuklar özgür kalır ve kümesin kapısından çıkarlarsa onları düşünen ve özgürlükleri için savaşan Tilkiler pardon küresel finansal elitler kolları açık beklemektedirler.



Bu yüzden “Tavuklara özgürlük” sloganını en çok “Tilkiler” sever.



Şimdi diyeceksiniz 23 Temmuz’dan buralara nasıl geldik diyeceksiniz.

Evet, 23 Temmuz 1908 de ne olmuştur...

Enver Bey ve Resneli Niyazi neden Manastır ve Selanik dağlarına çıkmışlardır.

Evet, ne istemişti o günün illegal sonraları ise iktidar olacak olan İttihatçıları?

Söyleyelim; ''Hürriyet ve İstiklal'' istediler.

Yani Küresel Sermaye ve Finansal elitler pardon ya! Tilkiler, Tavuklara Özgürlük istiyorlardı.

Burada ne Enver Bey ne de Resneli Niyazi imparatorlukları dağılsın ve ülkemiz paramparça olsun diye dağa çıkmamışlardı.

Onlar aslında Tilki’de değillerdi.

Hattı zatında onlar da hedef idi.

Ama ne kendileri ne de onları destekleyen saf iyi niyetli arkadaşları Tilki değildi.

Tilkilerin hedefindeki kurbandılar.

Lakin farkında değillerdi.

Farkında olduklarında yani sadece dokuz yıl sonra milyonlarca km2 lik imparatorluk toprakları dağılmış mahallenin tüm tavukları Tilkiler tarafından afiyetle yenmişti...

Daha 23 Temmuz 1908 de yani iç isyanların ve kargaşaların önüne 2. Meşrutiyeti ilan etmekle geçeceğini zanneden Sultan 2.Abdulhamid Han idareyi meclise bırakmış fakat hemen o günlerde o günün tilkilerinden Avusturya Macaristan Devleti kümesimizde ki tavuk olan Bosna Hersek’i yemişti pardon ilhak etmişti.

Olsun!

Ülkemize Hürriyet gelmişti ya?

İstibdat ( diktatörlük ) bitecekti ya?

Ne önemi vardı Bosna Hersek’in?

O zaman devam daha fazla özgürlük istemeye ve daha fazla tavuk yani toprak kaybetmeye dedik.

Tavukları birbiri ardına tilkilere ikram ettik. 1911-12 de tüm Balkanlar, 1914-1918 arasında ise Hicaz, Irak, Suriye Kafkaslar, Adalar vs. tilkiler tarafından afiyetle yendi.



Olsun Hürriyet gelmişti ya. Feda olsun tavuklarımız. (Topraklarımız)

Aa o da ne? Anadolu’yu da istemişti tilkiler!

Neyse o kadar uzun boylu değil canım.

Özgürlük dediysek Anadolu’yu da veremezdik.

Orada uyandık mı ne?

Ve milletçe size verecek artık bir tavuğumuz bile yok dedik.

Tamam dediler tilkiler.

Ama dedi tilkiler “bizim istediğimiz biçimde paranız olacak.”

“Ayrıca sizin paranızı da biz yöneteceğiz” dediler.

Bu öyle ilk yıllar kolay olmadı.

Zaten para yoktu ki idare olsun 10 yıldır savaştan çıkmış bu ülkede.

Öncelikle paranın girmesi lazımdı.

Ne diyordu Nathen Rothschildler '' Para arzı ben de olsun siz ne ile isterseniz yönetin ülkenizi '' değil mi?

Beklenen fırsat 2. Dünya savaşından sonra çıkmıştı.

Türkiye kendisinden Ardahan ve Kars’ı isteyen Öcü Sovyetler Birliğinin şerrinden muhafaza olmak için ABD’ye tam teslim oldu ve para dahil kültür, askeriye, siyaset, eğitim her şey ABD’nin denetimine girdi.

Hatta öyle girdi ki bin bir emekle açtıkları ve can siperane savundukları '' Köy Enstütüleri '' ni dahi kapatıp eğitimde tam Amerikancı Fullbright sistemine geçmiştik.

Olsun biz özgürdük ve istiklalimize kavuşmuştuk ya.

İstersek damarlarımızda dolaşsın Amerika.

Bu esnada yıllar önce kurulan Merkez Bankası da yavaş yavaş para basıyor ve faizle önce muhabir bankalarına oradan da esnafa, köylüye para satmaya başlamışlardı.

Artık Küresel sermayenin dişlileri ağır ağır ülkemizde işliyordu.

Ülkemiz insanı Küresel Faiz lobisinin bir kölesi haline getirilmek isteniyordu...

Devamını zaten biliyorsunuz. Soğuk savaş yılları ve Amerikan Emperyalizminin küresel ailelerin parasını ülkemize sokmak için borç üstüne borç vermeleri ve devletimizin ülkemizin faiz kıskacından hiç kurtulamaması.

İşte tüm bunların kaynağı ve ülkeye ilk girişi '' Hürriyet '' denen büyülü kelimenin ülkemize girişi ile gerçekleşmeye başlamıştır...

Tıpkı 2001 yılında Irak ve Afganistan’a ABD’nin “Özgürlük getireceğiz” demesi ile girmesi gibi.

O gün bu gün kendimize gelemedik.

23 Temmuz’dan öbürü olan Erzurum Kongresi ise milletimizin görünür fiziki işgalden kurtulmaya çalışmak için toplandığı Erzurum Kongresidir.

Erzurum Kongresi istiklalimize giden yolda ne kadar önemli ve güzel bir yıl dönümü ise 23 Temmuz 1908 ise imparatorluğumuzun dağılmasının başlangıcı olan bir yıl dönümüdür.

Tarihten ders çıkarmamız temennisiyle efendim...

Mustafa Albayrak

Akit TV köşe yazarı