BIST9.079,97%3,10
USD32.3376%0.14
EURO35,1078%0.11
ALTIN2.300,43%1.01

65 yıllık hayalimize, engel olamayacaksınız!..

Murat Alan

Abone OlGoogle News
13 Ağustos 2021 09:04

Geçen hafta peş peşe başlayan orman yangınları ve Suriyeli mültecilere yönelik provokasyon, akıllara Menderes döneminde yaşanan 6 -7 Eylül olaylarını getiriyor.

Yıl 1955.. Demokrat Parti iktidarda..

Başbakan Adnan Menderes’i devirmek isteyen ABD tarafından dizayn edilen, asker ve sivillerden oluşan gruplar harıl harıl çalışıyor.

Çünkü Menderes ABD’nin dayattığı politikadan uzaklaşmak istiyor.

İngiltere, İran, Rusya ve diğer ülkelerle de temas halinde.

15 Temmuz darbesi esnasında gücünü çek ettiğimiz Ezan-ı Muhammedi aslına döndürülmüş. CHP’nin Türkçe ezan zulmünün sonlandırılmasının üzerinden henüz 5 sene geçmiş.

Kulislerde Ayasofya’nın durumu konuşuluyor.

Mektup alışverişleri falan var.

Tıpkı bugün olduğu gibi, sürekli yalan manşetler atan bir medya, o yalanları geliştirip halka nefret tohumları aşılayan muhalefet iş başında.

“Ayasofya’yı ibadete açarsak Batı kudurur, iç dinamikler çok rahatsız olur” diyen monşer takımının telkinleri var.

Ve bu kişiler, tıpkı bugünkü torunları gibi, varlıklarını 2000 yıllık devlet geleneğine, 3500 yıllık millet olma bilincine değil de, adını İsviçre’nin bir şehir olan Lozan’dan alan antlaşmaya dayandırıyorlar.

Neyse, bu ayrı bir tartışmanın konusu..

Ve 6-7 Eylül hadisesi peydahlanıyor.

15 kişi hayatını kaybediyor, 4.214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel, bar gibi yerlerin bulunduğu 5.317 mekân saldırıya uğruyor.

Sonuç?

Tam da cuntacıların istediği gibi sıkıyönetim ilan ediliyor, darbecilerin hareket alanı genişliyor. Menderes Hükümeti uluslararası alanda yalnızlaşıyor.

CHP ve medyası, “Bu olayların sorumlusu Menderes hükümetinin sorumsuzluğudur” yaygarasına başlıyor.

Peki sorumlu kim?

6-7 Eylül olaylarının olduğu sırada Seferberlik Tetkik Kurulu’nda görevli olan, 1988-1990 yılları arasında MGK genel sekreterliği yapan Sabri Yirmibeşoğlu, gazeteci Fatih Güllapoğlu’na verdiği röportajda şöyle söylüyor: “6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı.”

Şu yukarıda saydıklarımızın hepsi Adnan Menderes’e yönelik darbe için bir araç olarak kullanıldı. Ama darbenin asıl nedeni farklıydı.

1955 yılında ‘Atom Enerjisinin Barışçıl Amaçlarla Kullanılması’ amacıyla toplanan 1. Cenevre Konferansından sonra, Menderes Hükümeti harekete geçti.

1956 yılında Başbakanlığa bağlı bir “Atom Enerjisi Komisyonu” kuruldu.

1957’de Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) üyesi olduk.

Ve büyük bir hızla Küçükçekmece gölü kıyısında 1 mw’lık güç üretecek mini bir nükleer santral kurulmasına ve bu santralde deneyler yapılmasına karar verildi.

İşte Menderes’in ipini çeken olay budur. Menderes’in darbeyle devrilmesi ve idam edilmesiyle Türkiye’nin nükleer macerasına gem vuruldu.

Rahmetli Özal aynı hayali kurdu. O da şüpheli bir ölümle saf dışı bırakılınca nükleer çalışmalar askıya alındı.

Ve şimdi aynı oyun, Türkiye’ye iki nükleer santral kazandırmak isteyen Başkan Erdoğan ve AK Parti Hükümetine karşı oynanıyor.

Önceki gece Altındağ’da girişilen provokasyon, 6-7 Eylül olayları benzeri bir çalışmadır.

Hatay-Muğla hattında birbiri ardına başlayan, birçoğu eşzamanlı orman yangınları da, Sabri Yirmibeşoğlu’nun değimiyle, o “muhteşem örgütlenme!”nin güncel versiyonudur.

Doğal ya da doğal olmayan her türlü kaotik olayı kullanıyorlar.

Yangınlarda özellikle dikkat edilmesi gereken bir husus var.

Kemerköy ve Yeniköy Termik Santrallerinin yakınında eşzamanlı başlayan yangınlar.

Alevler bu iki santrale yaklaşınca “muhteşem örgütlenme”nin medya kolu harekete geçti. “Radyoaktif sızıntı olur mu?” şeklinde haberler yapıldı.

Ulan manyak mısınız, elektrik üretiminde kömür kullanan bir santralde neyin radyasyonundan bahsediyorsunuz siz?

Bu yalanın cehaletle alakası yoktu..

Allah korusun alevler santrale ulaşmış, santral yanmış olsaydı, Batı ülkeleri ve içerideki fonlu hainler Akkuyu Nükleer Santralini gündeme getirecekti.

“Türkiye’de ciddi güvenlik zafiyeti var Akkuyu kapatılsın” diyeceklerdi.

Devletimiz bütün gücüyle o noktaya odaklandı ve yangın söndürüldü. Ama artık gözümüzü dört açmalıyız, hata lüksümüz yok!..

Hedefleri belli, ne pahasına olursa olsun Başkan Erdoğan’ı indirmek..

Bize düşen ise 65 yıllık rüyamızı nihayete erdirmek adına, her türlü kaygıyı ve kırgınlığı bir kenara bırakıp, Başkan Erdoğan’ın etrafında kenetlenmek.

Selametle..

Murat Alan

Akit TV köşe yazarı