Ne yapmışlar ki yani bu 28 Şubatçılar!?
Murat Alan
Yıllarca adliye-emniyet muhabirliği yapınca, insanın hatırı sayılır bir hukukçu çevresi oluyor.
Birçok değerli hukuk adamı tanıyorum, hakimler, savcılar, avukatlar…
Ali İhsan Karahasanoğlu ve hukuk müşavirimiz Ali Paccı ağabeyler bu listenin başında yer alıyor.
Geçenlerde Ali Paccı ağabey elinde bir dosya ile geldi..
Gölcük 2. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılandığım ve yılan hikayesine dönen bir dava..
Yine karar çıkmış.. Bakın yine diyorum!
Üst mahkeme bozup gönderiyor, bu mahkeme yeni yeni yöntemlerle ceza vermek için uğraşıyor.
“Al yaz kardeşim bunu, hukuk nasıl ayaklar altına alınıyor göster kamuoyuna. Hakkını arama çerçevesinde geniş imkânlara sahip bir gazetecinin davasında usul ve esastan bu kadar trajikomik işler dönüyorsa, ‘ben seni mahkum etmek için CMK-TCK’yı yerle bir ederim’ denilebiliyorsa, sıradan vatandaşlara neler yapılmaz ki? Kendin için değil, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan Ahmet, Mehmet için yaz şu rezaleti. Yaz da de görsün HSK, Adalet Bakanlığındaki muhataplar” dedi.
Bu hafta onu yazacaktım ama geçen yayına öyle bir dosyayla geldi ki Ali İhsan Bey, “biz ne yaptık ki” diyen 28 Şubatçıların maskesini düşürmek daha bir lüzumlu oldu.
Mekanı cennet olsun Mustafa Ağabey öğütlerdi, “Ümmetin derdi, bizimkinden önemlidir.”
Ümmetin derdini yazalım..
Biliyorsunuz 28 Şubat cuntacısı Çevik Bir Adli TIP kararıyla tahliye edildi.
Peşinen söyleyeyim, cezaevinde hayatını idame ettiremeyecek derecede hasta olanlar tahliye edilebilir, yasal bir hak..
Ama Çevik Bir için “ne yaptı ki bu adamlar” deniliyorsa..
“Basın geri” derim..
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış Çetin Doğan ve diğerleri için kampanya başlattılar.
Hafta başı CHP’nin fonlu besleme medyasında vardı, “28 Şubat bir intikam davasıdır”, “şerefiyle hizmet dışında ne yaptı bu insanlar” deniyor.
“Hizmet” öyle mi?
“İntikam davası” öyle mi?
Sene 16 Nisan 1997..
Yani bundan tam 25 sene öncesi..
“Şerefiyle hizmet etmişler” denilerek masum gösterilmeye çalışılan Çevik Bir ve Çetin Doğan’ın fırtına gibi estiği dönem..
Genelkurmay Başkanlığı başlığıyla gizli ve kişiye özel damgalı bir çalışma hazırlanıyor.
3429-13-97 numaralı belgede, vaazların takip edilmesi için camiye köstebek yerleştirilmesinin uygun görüldüğü belirtiliyor.
Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı camilerdeki cuma ve bayram namazlarında, görevlendirilen personelin sivil kıyafetlerle cemaat gibi davranıp, hutbe ve hocalar hakkında rapor tutması isteniyor.
Akılla izah edebilir misiniz?
4 kuvvet komutanlığı, MGK Genel Sekreterliği ve Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanlığına gönderilen belgede, “öncelikle cuma ve bayram namazları olmak üzere, gayrı muayyen zamanlarda verilen hutbe ve vaazların personel görevlendirmek suretiyle takibinin ve tespitinin zaman belirterek rapor edilmesi faydalı olacağı değerlendirilmektedir. Ast makamlar ile sivil makamlar arasında yazışma yapılmaması uygun mütalaa edilmektedir” ifadeleri kullanılıyor.
İmza kimin biliyor musunuz?
Bu “şerefli”(!) görevin talimatını,CHP kolonisinin “ne yapmış yani bu yaşlı başlı adamlar” diyerek aklamaya çalıştığı Çetin Doğan veriyor. “Korgeneral Harekât Başkanı” sıfatıyla da imzalıyor.
Sanırsın beyefendi, o tarihte Suriye’den verdiği talimatlarla askerimizi şehit eden Öcalan’la ilgili bir operasyon talimatı veriyor.
“Personelimiz şöyle sızsın, böyle fişlesin” dediği yer cami be cami. Allah’ın evi..
Bu belge o tarihte Akit Gazetesine geliyor.
Merhum Mustafa Karahasanoğlu ağabey, camilerini bile fişleyecek kadar pervasızlaşmış, gözü dönmüşlerden korkmayıp haber yaptırıyor Akit’te.
Düşünün devletin camisini fişleyen kafa gazeteye neler yapmaz ki?!
Ama dedi ya hocamız bize, “Ümmetin derdi, bizimkinden önemli.”
“Camiler muhbir dolu” başlığıyla haberleştirilince, Çetin Doğan deliriyor, dönemin Genelkurmayının emriyle DGM’de dava açılıyor.
Yanlış anlaşılmasın, kendi milletini, camisini fişleyen “şerefli”lere değil, bize dava açılıyor.
Devamını yazmaya bile gerek yok. Ali İhsan ve Ali Paccı ağabeyler savunmanın kralını yapıyor elbette.. Hakkımızı bırakır mı zalimlere...
Mesele zulmün ifşası, zalimliğin tescili.İşte sizin“ne yapmışlar ki canım” diyerek pazarladığınız masum Çetincikleriniz!..
Hastalarsa tahliye edilsinler, bunadılarsa evine dönsünler ama çıkıp özür dilesin birileri.
“O dönem böyle ahmakça işler oldu, ülkemizin enerjisini bu milletin bize verdiği araçları, insan gücünü böyle salak suluk işler için ziyan ettik ama gördük gerçeği, kusur bakmayın” desinler bari.
Selâmetle.