BIST9.524,59%-0,06
USD32.541%0.08
EURO34,6884%0.21
ALTIN2.484,47%0.90

En Güzel Meyvemiz: Gençliğimiz III

Muhammed Şevket Gökşan

Abone OlGoogle News
07 Nisan 2022 08:59

Hayatımızın en kıymetli meyveleri olan gençlerimize dair göz ardı edemeyeceğimiz diğer önemli bir husus da,yaşadığı çağın iletişim araç-gereçlerini bilmek ve gerekli düzeyde bunları kullanabilme kapasitesine sahip olmaktır. Bilgisayar kullanmaktan program yazılımına, sosyal medya alanlarına vakıf olmak, birilerinin yönlendirdiği kitleye dönüşmemek için önemlidir. Ama bu mecra ve alanlar genelde gençliğin hedonist arzularına hitap eden ayartıcı mecralar olduğu için kontrolü elden bırakmamakda gerekiyor. Bu kontrolü engeller çıkararak yapabileceğimizi düşünmek nerde ise imkânsız bir durumdur. Bunun için bilinçli kullanmanın gereklerini tespit edip onları önde tutarak yanlış mecraların hayata olumsuz etkilerini göstererek ve hayırda kullanmalarını sağlayacak şekilde temin etmek gerek. Bu meyanda ilave olarak,sosyal medya alanları slogan mücahitliği yapmak için değil, bilakis mayınlı bir tarla gibidir.Bumecralarda hakkın tebliği için bunlara vakıf olmak ve kullanmak durumundaolduğumuzu unutmamamız gerekiyor. Bu tehlikeli mecralarda dolaşırken, ihtiyaç miktarını aşmamak, bununla beraber müstakim kalmak için, yüzme bilmeyen kişinin can simidine yapıştığı gibi, kendi değerlerimize, ilkelerimize ve ehlullahın terbiyesine sıkı sıkıya yapışmak gerek. Zira ufak bir gevşekliğin insan ruhunda, manasında, davasında çok büyük sapmalara sebep olacağını unutmamak gerek.

Olmazsa olmaz diğer bir meziyet de hayatımıza hâkim kıldığımız ve her halimizde en belirgin özelliğimiz adeta fışkıran bilinç ve şuur hali olmalıdır. Aidiyet duyduğumuz dava ve değerlerin her bir ilkesini, her bir şiarını, en basitinden nafileleri, giydiği tesettürü, sakalı, çarşafı İslam’ın birer simgesi, sembolü ve bayrağı-sancağı olduğunu bilerek hareket etmeliyiz.Nasılki bayrak bir bez parçasıdır;ama taşıdığı mana itibarı ile uğruna ölünüp öldürülecek büyük bir kıymettir. Onun gibi pratikte İslam’ınbuşiarlarının kavgasını vermenin kendimiz için varlık sebebi olduğunu hiç aklımızdan çıkartmak gerek. Dininin, davasının, değerlerinin, sevgisinin, kininin davetçi ve müdafaacısı, takipçisi ve savunucusu olmalıdır. Bunun hayatımızı ve mücadelemizi kıymetlendiren bir tılsım olduğunu unutmamak gerek.

Diğer önemli bir husus da tercih ve kararlarımızın merkezinde bütünü ile Allah ve Resulünü hâkim kılmak durumundayız. Beni ve benliğini -tabiri caizse- bütünü ile Allah ve Resulünde eritmiş olmak, hür, özgür ve özgün iradesi ile verdiği kararları ve yaptığı tercihlerinin, imanının yansımaları ve gereği olduğunun farkında olmak gerek. Yani Allah ve Resulünün tercih ve kararlarımızda hakimiyeti, imanımızın bir zorunluğudur. Onun için tüm eylem, karar ve tercihlerimiz, lisan-ı hali ile hakkı haykırmalıdır. Müminin işi, gücü, her daim Rabbi iledir. Hesabını O’nunla yapar ve gözleri cennetlerin ufkunda, yaşadığı hayatın bir çilehane, gurbet ve imtihan yurdu olduğunu aklından çıkartmaz. Bilir ki bu fani dünya ve dünyalıklardan feragati, fedakarlığı oranında cennetlere talip olabilir ve Allah’ın(c.c.) rızasından payidar olabilir.

Mümin: Zamane çocuğu olmanın vebaline ve İslam’ın çocuğu olmanın azametine vakıf olmanın zorunlu sonucu olarak bilgisi, kültürü, ahlakı, duruşu, tercih ve kararları ile Allah adamı olarak yaşadığını açıkça ortaya koyar. Mümin kişi İyi bir hatip, edip, şair, zanaatkar, bilgin bir şahıs ve abid bir kul olmayı vazife edinir. Başkalarına yük olmayı değil başkalarının yükümü almayı vazife edinir. Konuşurken alim, vazifelerinde abid, davasının ve değerlerinin müdafii, ahlakta örnek, her hayrın altından çıkan gizli kahraman olmada hava gibi görünmez ve sirayet eden olmayı şiar edinir. İdeal gencin ve kâmil müminin beni yoktur. Biz adına yaşar ve insanlığa değer/hayr katmayı vazife edinir. Daima hak adına mahlukata bir şeyler katabilecek ortamlar, koşullar ve şartlar aramak onun ayrıcalığıdır. Mazluma yar ama zalimin hasmı olması bir tercih değil imanının tezahürüdür. İş ve eylemlerinde ‘Kim ne der?’ diye endişe etmekten uzak, ‘Rabbim ne der?’ derdi ile yaşar. Cesaretli olmalıdır. Zira korkak her gün, her an ölürken, cesur olan hayatta sadece bir kere ölür. Bundan dolayı cesur olan kişiye hayat bahşedilmiştir.

Unutmamalıyız ki, gençler ve gençlik bir enerji deposu gibidir. Bu enerjiyi biz sağlıklı, doğru alan ve sahalara kanalize etmediğimiz vakitte, şer güçler bunu olumsuz mecralara bir şekilde kanalize etmektedirler. Bu enerjiyi hayra kanalize etmemizin/edebilmemizin en önemli yollarından biri de gençlerin doğru arkadaş ve çevre edinmelerine imkân sağlamaktır. Bu hakikate binaen “arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” denilmiştir. Aynı hakikate işaretle Efendimizin(s.a.s.) de “Kişi arkadaşının dini üzeredir” buyurduğu rivayet edilir. Dikkati calip olan hakikat, iyi arkadaşın ve çevrenin kokucu/parfümcü dükkânı gibi olmasıdır. Sen üzerine sürünmesen bile o kokular bir şekilde senin üzerine siner. Yine kötü arkadaş ise ahırda hayvanlarla ilgilenmek gibidir. Hiçbir pislik sıçramasa bile o pis koku bir şekilde üzerine siner. Büyüklerden birine ‘Efendim bana nasihatte bulunurmusunuz?’ diyen bir delikanlıya, ‘Evladım Salihlerle beraber olun.’ buyrulmuştur. Delikanlı “Neden bana direkt Salihlerden olun demediniz de Salihlerle beraber olun dediniz?” diye sorunca o Allah dostu zat‘Salih amel üzere olmak, bir mum olup aydınlatmak gibidir. Esen bir rüzgârda sönmesi kaçınılmazdır. Ama eğer mumlar topluluğu içinde olursanız, siz veya bir kısmınız sönse bile, yanan diğer mumlarla aydınlanırsınız.” buyurur. Bu hakikatlere binaen gençlerimizin arkadaş ortamları, eğitim gördükleri çevre, sosyal medyada iletişim kurdukları alanlar, ailelerden daha çok gençlerin üzerinde etkili olmaktadır. Bu nedenle İslami duyarlılığa sahip olan ebeveynler, STK’lar gençlerin enerjilerini atabilecekleri meşru mecra ve alanları oluşturmayı, en az verilen yalın bilgiler kadar önemsemeli ve öncelemelidirler. Bundan dolayıda İslami hassasiyete sahip olan ebeveynlerin gençliğe dönük çalışmalar yapan STK’larda görev alma ve katkı sunmaya dair duyarlılıkları hem kendi evlatları hemde ümmetin gençleri açısından kaçınılmaz bir zorunluluk olarak görmelidirler.

Gençliğimizin salih bir nesil ve çağının sahabesi olması niyazıyla,

Selam ve dua ile…

Muhammed Şevket Gökşan

Akit TV köşe yazarı