BIST9.066,33%-0,15
USD32.3777%0.10
EURO34,9751%-0.12
ALTIN2.325,67%0.23

Deniz salyası tehtidi ve DEPREM !

M.Serhat Durmuş

Abone OlGoogle News
10 Mayıs 2021 10:16

Deniz salyası , bilimsel adıyla MÜSİLAJnedir ?

Yapışkan , sümüksü bir yapıya sahip olan müsilaj , deniz sıcaklığının yükselmesi ve sıcaklığın yükselmesiyle artan bakterilerden oluşur.

Deniz salyası hemen hemen tüm bitki ve bazı mikroorganizmalar tarafından üretilen kalın yapışkan maddedir.

Balıkçıların korkulu rüyası olan müsilaj bölgedeki solungaçlı canlılar için büyük tehtit oluştururken balıkların bölgeden kaçmasına neden olur .

Bu yapının bir denizde oluşabilmesi için yüksek derecede azot , fosfat girdisi ve deniz suyu sıcaklığında artış olması gerekir.

Yüksek miktarda azot ve fosfat denizlere sanayi ve evsel atıklarla taşınırken deniz analarının ve planktonların bölgedeciddi oranda ölmesine neden olur bu mekanizma küresel ısınmanında etkisiyle daha sıcak hale gelen denizlerde kendini kötü bir görüntü ve koku ile gösterir . Bu bakteriler açısından hayli zengin salya , deniz tabanına çöktüğünde ise adeta canlıların sonunu hazırlar.

Özellikle midyeler bu zehirli salyayı biriktirip insanlar açısından çok ciddi bir tehlikeye dönüştürebilirler . Öyle ki bilim insanlarının bu konuda yapmış oldukları araştırmalarda bu zehirli salyayı biriktiren midyeleri yiyen insanların felç geçirebileceği ve hatta ölebileceği belirtiliyor.

Yaklaşan turizm sezonunda özellikle Marmara denizi , Ege ve Akdeniz’de müsilaj’ın ciddi anlamda rezervasyon iptaline neden olarak maddi ve manevi açıdan problem yaratması bekleniyor.

Ayrıca bitkilerde müsilaj , su ve gıda depolanmasında , tohum çimlenmesinde ve zar kalınlaşmasında ciddi rol oynar . Kaktüsler ve keten tohumları ciddi müsilaj kaynağıdır.

O halde , bu işgalci tehtidten nasıl korunabiliriz ?

Öncelikle şunu söylemeliyim ki yıllardır denizlere gönderdiğimiz evsel ve sanayi atıkları denizlerimizin DNA’sını maalesef bozmuş durumda . Aslında doğanın bu atıkları bize geri gönderişi olarak görüyorum ben bu salyayı .

Bu problemin sıklıkla görüldüğü bölgelerde kirliliğe neden olan sebepleri tespit etmeliyiz ilk olarak. Bu bir fabrikanın atıklarını denize göndermesi olabilir yada bizim evlerimizdeki kanalizasyonun denize bağlanmasıda olabilir . Bu tespit sonucunda her iki tür içinde atık arıtma tesislerinin kurulmasını sağlamalıyız.

Ayrıca bazen atık arıtma tesisleri görünürde var gibi durur ancak bunların gerçekten çalışıp çalışmadığınıda denetlemeliyiz.

Bakınız bu atık arıtma işi o kadar önemli ki bir zamanlar haliç köprüsünden geçerken denizden geleniğrenç lağım kokusu nedeniyle arabanın camlarını kapatmak zorunda kalırdık . Şimdi ise hasköyde bir parkta oturup çay içerken haliç kıyısında balık tutan insanları izleyebilirsiniz.

Bu durum planlama , kararlılık , çevre duyarlılığı ve bütçe gerektirir elbette.

Buradan yetkilileri bu konuda daha hassas ve kararlı olmaya davet ediyorum.

Son zamanlarda aldığım mailler nedeniyle , insanlarımızınen çok merak ettiği konuya da , değinmek istiyorum .

Deniz salyasındaki bu kontrolsüz artışın Marmarada beklediğimiz büyük İstanbul depremiyle bir alakası varmı ?

Hayır böyle bir bulgu yok . Zira deniz salyasının oluşum mekanizmasını yukarıda özetledim. Kirlilikten kaynaklanan azot ve fosfat artışına deniz suyu sıcaklığının artışının eklenmesi ile meydana geliyor .

Dostoyevski’ninde söylediği gibi ;

‘Doğaya karşı işlenen bir suçun öcü , insan adaletinden daha zorlu olur …’

Bence asıl sorgulanması gereken doğa ile olan ilişkimizdir.

M.Serhat Durmuş

Akit TV köşe yazarı