BIST9.693,46%1,77
USD32.5355%0.02
EURO34,7190%0.09
ALTIN2.499,53%0.61

İçimizdeki cehennem ve cennet 

Latif Erdoğan

Abone OlGoogle News
07 Ağustos 2021 08:52

Türkiye’nin de içinde bulunduğu kırk ülkede yangın var. Dünya yangın yerine döndü. Yaz sıcakları, Efendimizin ‘Cehennem soluğu’ buyurduğu hale büründü. Biz de bu olayların çağrışımıyla, taziye ve geçmiş olsun dileklerimizle birlikte içimizdeki cehennem ve cennete kısaca temas edelim istedik.

Cennet, cemali tecellilerin mazharı olmanın; ilahi huzura ebedi kabul edilmiş bulunmanın adıdır. Marifet, mükaşefe, müşahede ırmaklarının akıp akıp geldiği yer ve zamanlara tanıklık etmenin insan mahiyetinde hasıl ettiği ledünni hazzı duyabilme, zevk edebilme ancak böylesi bir mazhariyetle mümkündür.

Cehennem, celali tecellilere kahır suretinde muhatap olmanın; ilahi huzurdan, rahmet televvünlü her tecelliden ebedi tard edilmiş, kovulmuş bulunmanın unvanıdır. Yine cehennem, küfrün, nifakın ve bunlara bağlı bütün olumsuz davranışların insan mahiyetinde hasıl ettiği korkunç tahribat neticesinde müstahak olunan hal ve durum demektir.

Cennet ebedi irtifa, insani olgunluklarda sürekli yükseliştir. Cehennem, sürekli düşüş, insani değerlerin bütününü kaybedinceye kadar devam eden sukuttur. Cenneti ya da cehennemi önce özümüzde, sonra hariçte yaşıyoruz ve de yaşayacağız.

Bediüzzaman Hazretleri, “İman manevi bir tuba-i cennet çekirdeğini taşıyor. Küfür ise manevi bir zakkum-u cehennem tohumunu saklıyor” derken böylesi çok önemli bir hakikate işaret ediyor.

İman ve imana dayalı salih amel, güzel ahlak bizim cennet yanımızı; küfür ve onunla irtibatlı bütün kötü amel ve çirkin ahlak da cehennem yanımızı inşa ediyor. Vazife, iman, ameli salih ve güzel ahlak yanımızı inkişaf ettirmek; mahiyetimizi küfür, şirk, nifak ve onlarla irtibatlı amel ve ahlak-ı seyyieden arındırmak. Başarırsak ebedi kazandık demek. Aksi durum, ebedi kaybetmek…

Esasen, insanın mahiyetine konulmuş kötü duygular, onun yükselişi adına önemli birer dinamiktir. İnsan söz konusu kötü duygulardan kurtulmak için çalışır, gayret eder. Bu çalışma ve gayret aynı zamanda bir hareket demektir. Hareket ise, bir canlılık alametidir. Eğer insanda bu tür duygular olmasaydı, makamı sabit kalır ve ondan bir yükseliş beklenmezdi. Hâlbuki insan, yüceler yücesi makamlarla aşağılar aşağısı düşüşler ortasında serbest bırakılmış bir varlıktır.

O, iradesini hangi yönde kullanır, gayretini hangi istikamete yoğunlaştırırsa, sonuçta kazandıkları onlar olur. Hem, hiç gayretsiz bir hayat, çalışmasız elde edilen sonuçlar, varlıktan çok adem denilen yokluğun belirtileri sayılır. Bu sebeple de insan, böylesi tekdüze bir hayattan, varlık lezzetini tam anlamıyla duyamaz, hissedemez. Bu da eksik bir hal demektir. İşte insanı bu eksik halden kurtarmak ve ona var olmanın mükemmelliğini duyurmak için, Cenab-ı Hakk, insana, kendi iç sahasında bir mücadele alanı açmıştır. İnsan bu mücadele ile hem yükselecek hem de kendi mahiyetinin zenginliklerine uyanmış olacaktır.

Kibir, gurur, ucup (kendini beğenmek), haset, gösteriş, riya, tama (aç gözlülük), hırs, kin, nefret, düşmanlık gibi her biri tek başına insanı mahvetmeye yetecek bütün kötü duygular, yalancılık, korkaklık, cimrilik, gıybet, laf getirip götürme, tembellik, atalet gibi insanı insanlığından uzaklaştırıcı bütün kötü haslet ve huylar bu dünyada iken terk edilmek ve onlardan arındırılmak için vardırlar. Onların varlık hikmetini değerlendirerek onları yokluğa mahkûm edenler, içlerindeki cehennem kıvılcımlarını bir bir söndürerek hariçteki cehennemden kurtulurlar. Onları olduğu yerde bırakan veya varlıklarına daha da varlık katanlar ise, neticede cehenneme yakıt olmayı hak ederler.

Sabır, sevgi, saygı, şefkat, merhamet, hayâ, edep, cömertlik, cesaret, çalışkanlık gibi hasletlerini, züht, vera, takva, cihat gibi manevi kazanımlarını sürekli işleterek inkişaf ettirenler, imana bağlı bu haslet ve kazanımlarıyla içlerinde bir cennet inşa ederken hariçteki cennete de liyakat kazanmış olurlar. Onlar bu dünyayı bu şekilde terk edebilirlerse, ahirette ilahi huzura kabul edilirler, içlerindeki cenneti huzur cennetine taşırlar.

“Allah, kendi yolunda çarpışırken öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını, karşılığında cennet vermek üzere satın almıştır. Bu Allah’ın Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da yer almış gerçek bir vaadidir. Kim Allah’tan daha fazla sözüne bağlı olabilir! O halde yaptığınız bu alışverişten ötürü sevinin. İşte büyük bahtiyarlık budur.” (Tevbe, 111)

Latif Erdoğan

Akit TV köşe yazarı