BIST8.989,26%2,07
USD32.3292%0.11
EURO35,0778%0.02
ALTIN2.297,32%0.87

İbret almak…

Latif Erdoğan

Abone OlGoogle News
12 Ekim 2019 01:27

“(Bedir’de) karşı karşıya gelen şu iki grupta sizin için büyük bir işaret vardır. Biri Allah yolunda çarpışan bir grup diğeri ise gözleriyle bunları iki misli imiş gibi gören kafir grup. Allah dilediğini yardımıyla destekler. Elbette bunda basiret sahipleri için büyük bir ibret vardır.” (Ali İmran, 13)

Türkiye, meşru zeminde ve hukuki çerçeve içerisinde güney sınırında güvenli bir koridor oluşturma uğruna Barış Pınarı Harekatını başlatmış bulunuyor. Kim ne derse desin, bu harekat lüzumluydu, elzemdi, kısa ve uzun vadede Türkiye’nin huzuru, istikrarı ve bekası adına hayati öneme sahipti. Başta Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere bütün ordu mensuplarımızı bu harekatta da başarılı kılması için Rabbimize dua dua yalvarıyor; bu zorlu günlerimizde bizlere yar ve yardımcı olmasını niyaz ediyoruz. İnanıyoruz ki, bu hamlesinde de ordumuz başarılı olacak, hain emeller peşinde koşanlara, ebedi ibret alınacak büyük bir hüsran yaşatacaktır. Özellikle de FETÖ hainlerine… 

İbret almak, ders çıkarmak demektir. Varlık içinde, tesadüfe, rastlantıya yer yoktur. Küçük gibi görünen ayrıntılar bile, külli kaderin, ezeli mukadderatın mührünü taşıyor. İbret, bu hakikati görmenin, anlamanın ve anlamlandırmanın adı; doğruya, gerçeğe ulaşmış bulunmanın en önemli işaretidir.

İbret, konu seçmez, kişi ayrımı yapmaz. Bireysel anlamda işlev gördüğü gibi toplumsal bağlamda da aktif rol üstlenir. 

 Bir veli kul, kendisini irşat edenin, sabırla avını bekleyen ve sonunda maksadına ulaşarak onu yakalayan bir kedi olduğunu söyler. Bundan, ben de Hak kapısında böyle beklemem gerekir dersini çıkarır.

 Bir başkası, camide çaldırdığı ayakkabılarının üzüntüsüyle dalgın dalgın yürürken, ellerini ayak gibi kullanan bir kötürüm görür. Aman Allah’ım, ben ayakkabılarımın çalınmış bulunmasına üzülüyorum, halbuki hiç ayakları olmayanlar da var, der ve gördüğü manzaradan çıkardığı bu ders onun şükürle iki büklüm olarak Rabbine yönelmesine vesile olur.

Hz. Behlül, Harun Reşit’e verdiği nasihatlerle ünlü bir veli kuldur. Bir gün gece yarısı sarayın çatısına çıkar, dolaşmaya başlar. Harun Reşit, çatıda ne yaptığını sorunca da “Kaybolan devemi arıyorum” der. Harun Reşit, hiç çatıda deve aranır mı, diye itiraz edince de “Çatıda deve aranmaz da, kuştüyünden yatakta Hak aranır mı” cevabını verir. Harun Reşit, söylenenden çıkarılması gereken dersi çıkarır ve o gece seccadesini gözyaşlarıyla ıslatır… 

Gözünden perde kaldırılıp, başkalarının günahları, hataları kendisine gösterilen veli kulun feryadı arşta yankılanır, mahcubiyetinden dolayı kimsenin yüzüne bakamaz hale gelir. Demek ki benim günahlarım da niceleri tarafından görülmüş, diyerek ömrü boyunca ağlar, hatalarına, günahlarına tövbe eder.

Hz. Ömer(r.a.), hiç beklemediği birinin münafıklardan olduğunu öğrenince, münafıkların kimler olduğunu en iyi bilen Hz. Huzeyfe’ye koşar, külçe gibi önüne yığılır, hıçkırıklara boğulmuş vaziyette, kendisinin de münafıklardan olup olmadığını öğrenmek ister. 

Ahmet b. Hanbel, Peygamberimiz Efendimizden ayrılığa dayanamayan hurma kütüğünün inleyerek nasıl ağladığını haber veren hadisi talebelerine ne zaman ders verse gözyaşlarını tutamaz ve bundan ders çıkarmak suretiyle Efendimize olan muhabbetinin derecesini sorgular… 

Ve nihayet, Allah’ın En Sevgilisi (s.a.v.), gökyüzünde ne zaman siyah bir bulut belirse, endişe duyar, hüzünle dolar, mahzunlaşır ve böylesi bir bulutun taşıdığı felaketle helak olunmuş kavmin düştüğü akıbetten ümmetini koruması için Rabbine iltica eder, dua ile niyaz ile yalvarır, yakarır.. 

İbret almak, görünenden görünmeye, bilinenden bilinmeyene intikali temin eden bir basiret işidir. Vakaların perde arkasını, sebepler zincirinin ilk halkasını keşfedebilme becerisidir. Bilginin fikre, fikrin gaye ve hikmete dönüşmesi sürecine fiili mutabakattır. Kur’an literatüründe “Tevil’ül- ehadis” şeklinde ifade edilen “yorum bilim” diline vakıf olmaktır.

 İbret hassasiyeti, ilim adamını, bilimsel ya da akademik bilgiden felsefi bilgiye ulaştırır. Kaşif keşfini, mucit icadını daha çok ibrete dayandırır. Öncü kişiler, ancak onunla, sosyal, siyasal ve ekonomik kaoslara, krizlere yenik düşmekten kurtulur. Toplum, her türlü aşırılıktan ibret sayesinde itidal ve dengeye kavuşur. Yanlış tekerrürlerin önü ibretle alınır. Bireyler, toplumlar kendileriyle ve başkalarıyla bu sayede barışık hale gelir. Faziletler boy atar, gelişir, meyveye durur; kötülükler bodurlaşır, kısırlaşır, yokluğa dönüşür. İbret almak sayesinde kimlik, kişilik ve aşkınlık periyotlarına sürekli aklıselim refakat eder. Her türlü şathiyenin eli kolu bağlanır. Nimet içindeki mekr-i ilahi, başarılardaki istidraç ihtimali önceden okunur, tavırlar, hareketler tevazu ve mahviyete ilmekli kalır.

Pedagojik, etiksel ve bilimsel alanların tümüyle irtibatlı bir ibret psikolojisi, bir ibret ahlakı geliştirmek mecburiyetindeyiz. Atalarımızdan bizlere intikal etmiş her türlü üstün kültür mirasını koruyabilmenin ve daha sonraki kuşaklara aktarabilmenin başkaca çaresi yoktur. 

Kur’an-ı Kerim, peygamberlere ait naklettiği kıssalarla, temsili anlatımlarla, geçmiş kavim ve toplulukların başlarından geçen gerçekleşmiş olayları dillendirmeleriyle bizlere sürekli ibret öğretileri yapar. Ve bizi, afaki- enfüsi delilleri düşünmek suretiyle ders çıkarmaya teşvik eder. (Yusuf, 111; Nahl, 66; Nur, 44; Naziat, 26) 

Latif Erdoğan

Akit TV köşe yazarı