BIST8.969,77%1,85
USD32.3293%0.11
EURO35,0315%-0.11
ALTIN2.282,53%0.22

116 parti Türklerin, 1 parti mi Kürtlerin?

Hacı Yakışıklı

Abone OlGoogle News
27 Eylül 2021 09:06

Türkiye’de “an itibariyle” 117 aktif siyasi parti var. 28 Şubat 1997 postmodern darbesinden önce 15 “aktif” siyasi parti varken 2001 yılından sonra 102 siyasi parti daha kurulmuş. Rekor 27 siyasi partinin kurulduğu 2020 yılına ait! Bu sene ise biri geçen hafta kurulan “Adaletin Aydınlığı Partisi” olmak üzere 14 parti kurulmuş. Bakalım 2020’nin rekoru yılsonuna kadar kırılacak mı?

Siyasi partilerin kendine has çizgileri var, ancak istisnasız hepsi de “84 milyonun partisiyiz” diyor. Hiç kimse, “Bana sadece şu kesimler oy versin” demiyor.

Hal böyleyken 116 partinin hepsi Türklere hitap ediyor ama sadece HDP mi Kürtlere hitap ediyor?

Bu kadar siyasi parti varken Kürtler sadece HDP’ye mahkûm edilmek zorunda mı? Bir Kürt vatandaş Ak Parti’ye, CHP’ye, MHP’ye, İyi Parti’ye oy veremez mi?

Kürtler yine CHP ve İyi Parti eliyle bir cendere içine mi alınıyor? 1980 darbesi sonrası sistem Kürtlere verdiği “kimlikleri” zırt pırt geri aldı. Evine giderken yolda çevirip sorgularda hırpaladı. Kürtler sırf “varlıkları” sebebiyle, sırf Kürt doğdukları için zulme maruz kaldılar. Bir de Müslüman oldukları için kavrulmuş ve katmerlenmiş zulümlerden geçtiler. Karşı evde doğsa belki de Çingene olacak adamlar Kürtlere gâvurların talimatıyla etmediklerini bırakmadılar. “Çingene” derken onları küçümsediğimi sanmayın! Hepimiz doğduğumuz kavmi severiz ama hangi kavme mensup olacağımız Allah’ın takdiriyle olmuştur. “İmtihan” denilen olgu doğduğumuz yerde başlar ve hayatımızı yaşadığımız çerçevede sürer.

Sonra bir adam çıktı!

Ve dedi ki; “Siyasi hayatıma mâl olsa da ben bu işi çözeceğim”

Hayatını ve siyasi ömrünü ortaya koydu, ikbal düşüncesini elinin tersiyle itti! Sorunun çözümü için elini taşın altına koyan Recep Tayyip Erdoğan dönemiyle birlikte “Kürt sorunu” adına ne varsa konuşuldu, dibine kadar konuşuldu.

“Kürt sorunu” adına konuşulan her mevzuyu çözen kişi Başkan Erdoğan iken şimdi birileri çıkmış “Biz bu sorunu çözeceğiz” diyor.

Gara şehidimizin babasıyla HDP Diyarbakır İl Binası önünde nöbet beklediği sırada röportaj yapmıştım. Evladının kaçırıldığını anlatmış, sonunda kelimeler boğazına düğümlenmiş ve “Vallahi içim içime sığmıyor yav” demişti. İçinde anlatılamaz bir haksızlığa uğramanın, ötelenmenin acısı vardı. Oysa insan aşırı sevindiğinde “içi içine” sığmaz iken, evladı kaçırılan babanın üzüntüsü o kadar ağırdı ki bunu hiçbir deyim karşılayamazdı.

“Kürtler adına” siyaset yaptıklarını söyleyenler, Kürt sorunu için her şeyini ortaya koyan Recep Tayyip Erdoğan’a bir kez bile teşekkür etmediler.

Bir kez bile, “Eline sağlık, seni çok suçladılar ama Kürtçe televizyon kanalı da kurdun ve tabuları yıktın. Artık hiç kimse köyden çıkarılırız korkusu yaşamıyor. Artık hiç kimse çocuğum karakoldan sağ salim döner mi diye endişe yaşamıyor. Artık bombalar patlayan dağlarda piknikler yapılıyor” demedi. İşte bu haksızlık karşısında insanın içi içine sığmıyor.

Şimdi Kürtleri yine ve yeniden bir siyasi malzeme gibi ortaya atan Kemal Kılıçdaroğlu büyük bir hata yaptı. “Kürtlerin sorunları şunlardır” diyeceğine genelleme yaparak ve yine Kürtlerin “varlıklarını” ortaya koyup hedef gösterdi. Sayın Kılıçdaroğlu bunu hep yapıyor.

Kemal Kılıçdaroğlu daha önce de Ak Parti’ye oy veren kesimleri hedef göstererek; “Ben ona öğretmen demem” demiş ve “öğretmenleri” kamplara bölme noktasına gelmişti. “YPG bize ne yapacak ki?” diyerek PKK’nın uzantılarına karşı mücadeleyi gereksiz görmüştü. “Katarlılar tıp fakültesine sınavsız giriyor” diyerek öğrencileri ve velileri aldatmıştı. Çünkü sınavsız girme diye bir durum yoktu. “İngiltere Savunma Bakanı Türkiye’de mülteci üssü kurulacak dedi” yalanını bir türlü düzeltmedi. İngiliz Bakan bile çıkıp, “Böyle bir şey demedim, bunlar tamamen uydurma” demesine rağmen Kemal Bey, “Bakın İngiliz Bakan üs kurulacak dedi” algısına devam etti. Bu kadar da olmaz artık!

Ülkemiz böyle bir muhalefeti mi hak ediyor? Nasıl ki iktidar hepimiz içinse muhalefet de hepimiz içindir, hepimize lazımdır. Ama ülkemizde bu kurumu 20 yıldır işletemeyen bir muhalefet silsilesi var.

Bize nasıl bir muhalefet lazım;

1) Ülke gerçeklerini milli menfaat çerçevesinde görecek,

2) Teröre karşı topyekûn birlik olacak,

3) Hassas konularda dikkatli konuşacak,

4) TSK’nın teröre karşı operasyonlarında askere tam destek verecek,

5) Bunların yanında vatandaşın her türlü derdini en anlaşılır ve hakiki biçimde anlatacak bir “güçlü ve milli” muhalefet bloku lazım! Kürt’e de Türk’e de lazım, herkese lazım!

“Kürt ne kadar Kürt ise o kadar Kürt’üz, Türk ne kadar Türk ise o kadar Türk’üz” diyen Devlet Bahçeli’nin Kürtlere sahip çıktığı kadar sahip çıkan bir muhalefet olsaydı şimdiye kadar ufak bir problem dahi kalmazdı.

Hacı Yakışıklı

Akit TV köşe yazarı