BIST9.721,34%0,79
USD32.5203%-0.11
EURO34,7899%-0.21
ALTIN2.423,09%-0.29

Yunanistan’a 500 km, Türkiye’ye 2 km; ama Yunan Adası?

Hacı Yakışıklı

Abone OlGoogle News
18 Mayıs 2020 05:39

“Bu nasıl iş?” diye durup tekrar düşünelim; hatta “Bugüne dek niye bunları okullarda, evlerde çocuklarımıza anlatmadık” diye hayıflanalım!

Bahsettiğimiz “adalar” Yunanistan’ın dibindeki, hatta Ege’nin ortasındaki adalar değil! Durum vahim! Bunları anlatan tarihçilerimiz oldu ama onlara hak ettikleri ilgiyi göstermedik sanki!

Detayları yazacak kadar yerim yok; ama sadece 2 örnek vereyim ve LÜTFEN BU YAZIYI ÇOCUKLARINIZA OKUYUN, OKUTUN!

Yunanistan’a ait olan (olduğu düşünülen) Simi Adası İzmir’in doğusunda! Bakınız İzmir’in batısında değil, Türkiye topraklarından daha doğuda! Deniz yoluyla Türkiye’ye birkaç kilometre mesafede ama Yunanistan’a 500 kilometre mesafede!

Yine Yunanistan’a ait olan (olduğu düşünülen) Meis Adası Antalya kıyılarına 2 kilometre, Atina’ya 558 kilometre! Ege’de bile değil üstelik Akdeniz’de, bizim kıyımızda! ADADAKİ SİLAHLARDAN HABERİMİZ VAR MI?

O kadar tarih ve coğrafya dersi vardı da niye dersin sadece 1 saatinde bile bir öğretmen çıkıp da “Çocuklar bu gördüğünüz ada Meis adasıdır, taş atsan Antalya’ya düşer ve burası Yunanistan’a bağlı” diye ucundan kıyısından dahi anlatmamıştır! Oya ip atla, Ali aya bak, uyu Ahmet uyu, sakın ha uyanma Ayşe sakın ha! Biriniz de çıkıp, “Oya haritaya bak haritaya, Ali dünyanın şu noktasını gör” demediniz, demedik! Müfredat! Kim belirliyor bunu? Benjamin mi Elizabeth mi?

Tamam yaz akşamlarında mis gibi çayımızı yudumlayalım, yorgun gecelerde ılık ılık uyuyalım; ama hayatımızın bir yerinde “derdimiz” olmasın mı?

Yunan’ı denize döktük falan da niye “esas mevzuyu” görmedik? Ezanlar ki şahadetleri dinin temeli dedik, Kızıl Elma dedik, demir dağları delip geldik de “burnumuzun dibindeki” adaları niye görmedik, görmüyoruz?

Yunan’ı denize döktük ama giderken alfabelerini, şapkalarını, danslarını, balolarını, yaşam tarzlarını bizim sahillere düşürmüşler; ne tesadüf(!) ki hepsini de aldık! Bu “denize dökme” avuntusunu bırakıp, gerçeği görelim! Gerçek tam önümüzde, kıyılarımızdan 2 kilometre uzakta, başka bir ülkenin “silah deposu” olarak duruyor!

TEKRAR SÖYLÜYORUM, LÜTFEN BU YAZIYI ÇOCUKLARINIZA OKUTUN! Henüz okumaları yoksa siz sesli bir şekilde okuyun! Benim adımı falan zikretmeyin; ama mevzuyu “anlayacağı şekilde” anlatın! Sonra Ali yine gitsin uyusun, Oya yine gitsin ip atlasın; ama aklının bir yerinde de “Niye yahu?” sorusu belirsin!

Bazıları; “Adalar 1912’de verildi” diyor. Sonra; “Onlar verdi de biz almadık” diyor! Ne güzel!

Abdülhamid Han’ın vefatı 10 Şubat 1918 fakat kendisi 27 Nisan 1909’da tahttan indirildi. Birileri ısrarla 1909 ile 1918 arasındaki ve sonrası tüm olayları ve ihanetleri Osmanlı’yı yönetenlere “yıkmaya” çalıştı! Millete kan kusturanlar yıllarca Abdülhamid Han’a “kanlı sultan, kızıl diktatör” dedi! Alçakların oyunu şimdilerde bozuldu; ama devlet ile millet arasına girenler yapacaklarını da yaptılar! Şimdi “diri durma” vakti! Biz Batı’dan daha güçlü Batılılar, Doğu’dan daha güçlü Doğulularız!

“12 Adaları zamanında vermişiz” diye zihinlerimize kazıyıp durmuşlar, yani “Vazgeçin o işlerden” diyorlar! Kim vermiş? Sen mi verdin Ahmet Amca, sen mi Hatice Teyze? Ben de vermedim! İsmet İnönü’nün yahut başkasının imzaladığı antlaşmalara bugün dahi mahkûm muyuz? Vermişler de almamışız! Ne verdiniz, 2 kilo domates ile 3 kilo biber mi?

Madem öyle istiyoruz, verin! “Hacı kardeş bu iş öyle basit mi?” diyenleri duyuyorum. İşte öyle basit değil ama “Vermişler almamışız” diyenlere inanıyorsun da “Versinler alalım” diyene mi inanmıyorsun?

“YUNAN ADALARINA TATİLE GİDİYORUM” diyenler neyin reklamını yapıyor? Gittiğin Yunan Adaları Yunanistan’a 500 kilometre, ama Türkiye’ye birkaç kilometre mesafede! Bir de “Gittim” diye övünüyorsun! Ülkenden 2 kilometre açılıp, “Yunan Adasına geldim” demeye hiç mi utanmıyorsun?

Ben tarihçi değil gazeteceyim ve ülkemin bir ferdiyim. Bu işi tarihçiler ve sivil toplum kuruluşu yöneticileri çözecek, biz de milletçe destek vereceğiz!

HÜLASA; Türk Dünyası Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği ile beraber 100 STK hukuken Türkiye’ye ait olduğunu düşündükleri 12 Ada, Girit, Libya, Musul-Kerkük, Kırım, Batı Trakya ile ilgili uluslararası boyutta davalar açmaya hazırlanıyorlar. Bu bir “devlet işi” olmamakla birlikte STK’ların doğal talebidir. Bu davaların bir neticesi bu toprakların tekrar Türkiye’ye katılması olabilir.

Yunanistan’ın dibindeki adalarda hak iddia edilsin demiyoruz. Ama çocuklarımız artık bazı antlaşmaları “zafer” diye bellemesinler!

Bugün bir Recep Tayyip Erdoğan çıktı ve “Lozan güncellensin” dedi. Geleceğin Recep Tayyip Erdoğan’ları da Allah’ın izniyle dünyaya format atar!

Hacı Yakışıklı

Akit TV köşe yazarı