BIST9.693,46%1,77
USD32.5355%0.02
EURO34,7190%0.09
ALTIN2.499,53%0.61

“Kahraman şehidimiz” in ardından

Günay Ertan Akgün

Abone OlGoogle News
17 Mayıs 2022 09:17

Analar var, it doğurur; Hain, terörist, leş olur. Analar var, yiğit doğurur; Mert, kahraman, şehit olur. Size böyle bir yiğit, kahraman, şehitten bahsedeceğim. Adı; Hv. Ulş. Yzb. Muhammet Hakan ERKUŞ!...

O; bir akrabasının ikamet ettiği apartmandaki komşu kızına vurulmuş, görevli bulunduğu memleketi Malatya’dan - halisane bir şekilde, heyecanlı ve güzel duygular içerisinde – İstanbul’a gelmek ve Hilal’iyle sözlenmek / onu istetmek için hazırlıklara başlamıştı. Kaderin acı bir cilvesi olsa gerek; Tarihler 15 Temmuz 2016’yı gösterirken aynı günün akşamında İstanbul’a gelmek için yol hazırlığı yapan kahramanımızın telefonu acı acı çalar ve emir kesindir; “Devlet senden görev bekler. Gerekirse sözünü, nişanını ben yapar, seni özel uçakla gönderirim!”. Komutanın kesin emri bu ve askerlik yapanlar bilir “emir tekrarı yapılmaz”.

Askeri lisede, hava harp okulunda okuyan, vatan – millet -devlet – ordu – din aşkı /sevdasıyla yanıp tutuşan, Peygamberimizin adını (Muhammet) – devletimize baş olmanın unvanını (Hakan) taşıyan, “Muhammed’in Ordusu” nda Hv. Ulş. Üstğ. rütbesiyle bölük komutanı olarak görev yapan aziz Mehmetçiğimiz, komutanından aldığı emir üzerine üstündeki sivil kıyafetlerini çıkartmaya fırsat bulamadan üssüne gider ve tarihe not düşülecek o kahramanlığına imza atar. 15 Temmuz gecesi Malatya 7 nci Ana Jet Üssü’ndeki yakıt tankerlerinin vanalarını söktürüp anahtarlarıyla birlikte toprağa gömdüren ve bu yolla üsse inecek olan hainleri taşıyan o uçakların yakıt ikmalini engellemiş ve bu yolla FETÖ’cülerin planlarını bozmuş, 06 Ağustos 2017 tarihinde de Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN ile de bir araya gelmişti. Zaten bunları bir şekilde biliyorsunuz!...

Devlet içinde devlet olan – kendini birçok kurumdan üstün gören, 17 – 25 Aralık 2013 olaylarıyla başarıya ulaşamayan FETÖ yapılanması; 15 Temmuz 2016 gecesinde de aklınca darbe yapıp devleti ele geçirmeye çalışmış, aziz milletimizin cesaret ve feraseti sayesinde bundan da umduğunu bulamamıştı. Açığa çıkan / deşifre olan ve yakalananların yaptıklarını zaten gördük ancak bir şekilde kripto olan ya da yakalanamayanların gizli kapılar ardında çevirdikleri dolap – entrikalar, bıktırma – bezdirme ve yıpratmalar, tehdit – şantaj – kumpas – çamur atma - asılsız iddia ve buna benzer bir dizi gayri hukukî / insanî olayların yüzünden bu kahramanımız da nasibini (!) almış ve bir şekilde karalanmaya başlanmıştı. “Sahte Kahraman” suçlamaları, ardı sıra asılsız davalar, Malatya’dan Erzurum’a, Erzurum’dan Antalya’ya tayinler ve üst üste yıldırmalar…

Evet!... 15 Temmuz 2016 gecesi sözün – nişanın olmadı ama yanlış hatırlamıyorsam 18 Mart 2017 tarihindeki düğününde Hilal’ine kavuştun. Bugünkü gibi hatırlıyorum; Beş yıl önce Malatya’ya gelmiş, kınana – düğününe katılmış ve gözlerinden okunan mutluluk yaşlarına şahit olmuştuk. Biz, seni çok sevdik ve o sevgimize o kadar büyük bir katkıda bulundun ki tuttun Rize’mize geldin, beraber yedik, içtik, gezdik ve güler yüzünle birlikte tatlı anılar bıraktın. Her gittiğin görev yerinden Cuma – bayram mesajları attın / aradın, hâl hatır sordun, irtibatı kopartmayacak kadar da hatırlı – vefalı bir kardeş /dost oldun. Senin gibi kahraman bir Mehmetçiği tanıma fırsatı veren, kınalı kuzusu Hilal’ini sana eş yapan değerli abim Yusuf ŞAHİN ile elimizde büyüyen Hilal kızımızın sayesinde seni ve onurlu – gururlu -vakarlı aileni tanıdık, iyi ki de tanıdık!...

Sonra ne mi oldu;

Tarihler 10 Mayıs 2022’yi gösterirken saat 21.30’da telefonuma bir mesaj geldi. Kayınpederin Yusuf ŞAHİN abimle birlikte ortak bir arkadaşımız olan kişi senin öldüğünü söyledi, inanamadım, birkaç yeri aradım ve internette sorgulama yaparken senin silahını temizlerken kazara (!) öldüğünü öğrendim ve hüngür hüngür ağlamaya başladım. Seninle geçirdiğimiz anılar, yaşattıkların film şeridi gibi gözümün önünden geçti. O anda aklıma kimler geldiyse tek tek hepsini aradım ama herkes de benim gibi ağlıyor, gökyüzü bile gözyaşlarını döküyordu. Nasıl dökmesin ki; BİR YILDIZ KAYIP GİTTİ!...

Rahatsızlığından dolayı kısa süreli tedavi olmak için gittiğin doktor sana rapor verdi, sen görev yerine dönüp vekaleten görevlendirme yapacak ve tedavine başlayacaktın. Hiçbir işin yokmuş gibi oturup silahını temizleyecek, bu esnada tek mermiyle kendini vuracak ve şehit olacaksın. Böyle bir şeyin olacağına kim inanır ya da böyle bir şey olabilir miydi? Kimsenin aklı halen daha almıyor!...

5 yıl önce düğününe geldiğim Malatya’ya yine geldim ama daha büyük – onurlu bir kalabalıkla seni Peygamberimize komşu eylemek için!...Mahşeri andıran kalabalık, yanıp kavrulan annen ve baban, kardeş ve akrabaların ve haliyle seni çok seven eşin ve kayınbaban Yusuf abim!... Bir ömür ağlasak kayıplarımız geri gelmez ama seni çok arayıp hayırla yâd edeceğiz, iyi ki seni tanıyıp sevdik!...

Aziz şehidim;

Ağustosta 4. Yaşını dolduracak olan kızın Asel ile seni çok seven biricik kızımız eşin Hilal; önce Allah’a, sonra vatanımıza ve sonra da bizlere emanetindir. “Mekânın cennettir!” biliyoruz ancak sen de şunu bil ki inandığın yolda seninle çok uğraştılar, elbette ki er ya da geç bunun hesabı sorulacak, kim ya da kimler sebep olduysa onlar da aynı şekilde yanıp kül olacaklardır.

Aziz şehidim;

Sen ömrün boyunca sana yakışanı yaptın. Şehitliğin de sana çok yakıştı. Makamın yücedir, cennettir. Unutma ki;

“Kahramanlar can verir,

Yurdu yaşatmak için!...”

Günay Ertan Akgün

Akit TV köşe yazarı