BIST9.474,54%-0,53
USD32.6017%0.22
EURO34,8173%0.38
ALTIN2.504,39%0.80

Karanlığa mum olamayanlar aydınlığa küfrediyorlar

Günay Ertan Akgün

Abone OlGoogle News
09 Kasım 2021 12:08

Son bir haftadır İYİ Parti üzerinden ülke gündemimizi meşgul eden skandallar bitmek bilmiyor. Her gittikleri yerde polemik – hakaretleri havada uçuşan, eksik olmayan bu güruh; silindir - buldozer gibi önlerine ne / kim gelirse gelsin ezip geçiyor, kasırga gibi esip gürlüyor. İşte son örneği de Kocaeli Milletvekili Lütfü TÜRKKAN’ın “şehit yakınına küfür hadisesi”!...

Öncelikle küfür – hakaret – edep dışı söz / söylem ve eylemler tarafını yani muhatabını bağlar, ilgilendirir. Atalarımızın deyimiyle “kem (kötü) söz, sahibine aittir!”, bizi, toplumun genelini ya da bir kısmını ilgilendirmez. Ancak siyasî bir kimliğiniz var ve karşınıza aldığınız asıl / asil milletimizin bir ferdi hele hele şehit yakınıysa, işte o zaman bu milletin her bir ferdi “kale kapısı” gibi karşınıza dikilir ve baraj kapağı gibi de patlar. Ayrıca hem o ettiğiniz küfrü size yedirir ve hem de şehadet makamının / şehidin ne olduğunu haykıra haykıra kafanıza çivi gibi çakar, çakacaktır da!...

Milliyetçi – ülkücü geçinen İYİ Parti’nin HDPKK’yla olan dansını – seviciliğini bir tarafa bırakıyor ve TÜRKKAN üzerinden gösterilen “sahiplenme” yi “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için!” sloganıyla yapıldığını anlıyor, görüyoruz ki siz de bu “küfür hadisesi” ni görmezden geliyor ya da bir şekilde – kendinizce haklı olarak -kapatmaya çalışıyorsunuz. Ufak bir muhalefette partinizden ihraç ettiğiniz esas milliyetçi / ülkücülere karşı gösterdiğiniz hassasiyeti (!), TÜRKKAN karşısında neden göstermediniz de sadece “TBMM Meclis Grup Başkanvekilliği” görevinden almakla yetindiniz. Bir de dilinize / elinize sahip çıkmayı beceremediğiniz, temkinli konuşmanın “boş konuşma” olmadığını bilmemeniz yetmiyormuş gibi yaşadıklarınızı kumpas / komplo / tuzak olarak değerlendirip şehidin “şehit” olmadığı üzerinden manipülasyonlar yapmaya – seviyesizliğinizi adres şaşırtarak / hedef göstererek örtbas etmeye çalışıyorsunuz. Bu kadar da maharetli, “İYİ” siniz ve “İYİ” ki de varsınız (!)…

“17 yaşında mayına basarak ölen bir çoban” diye sulandırmaya çalıştığınız “şehit” i anlamak ve bunu sizlere anlatmak da akıl melikelerinizi zorlayabilir, bugüne kadar anlamadıysanız bugünden sonra da anlayamazsınız. Zaten bunu anlamış olsaydınız, sizler; HDPKK’yla ittifak içerisine girmez, o güzelim “millet” kavramını pespaye edenlerle birlikte hareket etmez, “hayali Kürdistan olanın, sonu kabristan olur!” gerçeğini o kendini bilmez esnaf bozuntusunun suratına vurur / bön bön bakmaz ve asil / aziz milletimizin gönlünde taht kurmuş, belki de bu sayede kendinizi affettirmiş olurdunuz ama ne gezer; ittifak ortaklarınız incinir – gücenirdi değil mi, yazıklar olsun!... Yazıklar olsun ki; bu vatanın havasını soluyup, bu devletin ekmeğini yiyip, bu coğrafyanın suyunu içip de vatan – millet – devlet – bayrak – marş değerlerini sahiplenmeyen – hainlik yapanlara!...

Yeri gelmişken bir – iki hususu da söylemek istiyorum;

Birincisi “şehitlik” hakkında olacaktır. Şehitlik - şehadet makamına erişmek, onun manevi hazzına kavuşmak ve onun gölgesinde serinlemek her babayiğidin harcı değildir. Şehitlik; “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır!” -“Kan dökmeyi seven bir millet değiliz ancak söz konusu vatan ise dünyanın şah damarını keseriz!” hakikatlerine iman etmiş dağdaki bir çoban / mezradaki bir köy korucusu ne ise düzdeki bir imam – öğretmen ya da şehirlerdeki polis / askerin bu gerçekler uğruna canını seve seve vermesi, feda etmesi odur. Bu çerçeveden bakarak mevki ve makamı ne olursa olsun bu vatan uğruna canını teslim etmiş herkes “şehit” tir ve öyle de kalacaktır. Eğer ki vatan uğruna dökülen kanlar olmasa ve bunca taze fidan şehitlik mertebesine ulaşamasaydı; Uğrunda gölgeleneceğiniz / serinleyeceğiniz bir “bayrak”, huşu içerisinde dinleyip manevi çağrısından haz alacağınız bir “ezan”, korkmadan – yılmadan – özgürce bir şekilde başınızı toprağının üstüne secde edeceğiniz bir “vatan”, demokrasinin tüm nimetlerinden faydalanacağınız bir “Meclis” iniz olmazdı. Bu yüzden “şehit” e – onun yüce makamına ve hele hele onların yakınlarına – bırakınız küfretmeyi – laf bile ederken bir kere değil, bin kere daha düşünmenizi tavsiye eder, hatta uyarırım!...

İkincisi, tüm millî – manevî değerleri baş tacı ettiğiniz iddiasıyla bir parti kurup adınıza da “İYİ” diyorsanız, sonrasındaki tüm hâl ve hareketlerinizi de bir kere değil, milyon hatta milyar kere düşünmeniz gerekir. Ancak son bir yıldan fazla bir zamandır yaptıklarınıza bakılırsa; demek ki siz “İYİ” değil, bu kavramın arkasında saklanıp sağ gösterip sol vuran bir partisiniz, bu hâle geldiniz. Bu gerçeklikten bakarak ahlâk yurdu haline gelmeyen bir siyasi hareketin parti giriş kapısına ya da parti tabelasına “İYİ” ya da iktidara gelme – başbakan olma misyonlarınızı yazsanız da bu; ne inandırıcı olur, ne sizi “İYİ” yapar ve ne de bir fayda sağlar, sağlamayacaktır. Zaten zamanla sizler de bunun böyle olmayacağını görecek ve yakın bir zamanda milletimizin önüne konulacak olan seçim sandıklarına da gömülüp gideceksiniz.

Küfürle gündemde kaldınız ya, anladığınız / anlayacağınız dilden hitap ederek mevzumuzu kapamaya çalışalım;

Karanlığa mum olamayanlar, aydınlığa küfrediyorlar.

Günay Ertan Akgün

Akit TV köşe yazarı