BIST9.693,46%1,77
USD32.5355%0.02
EURO34,7190%0.09
ALTIN2.499,53%0.61

Dava arkadaşları yarı yolda bırakılır mı?

Günay Ertan Akgün

Abone OlGoogle News
04 Kasım 2021 11:19

Cemaat, tarikat, siyasi parti, dernek – vakıf amaçlı bir araya gelen arkadaşların kurdukları hayaller, bir müddet sonra gerçekleşir. İşte soyuttan çıkıp somut hâle gelen birliktelikler ya da gerçekleştirilen hayallerden sonra kıyamet de bu saat itibariyle başlıyor ve para – çıkar kavgaları, koltukların havada uçuşması, ağza alınmayacak galiz küfür ve hakaretlerden sonra hayallerle yola çıkılan dava; sekteye uğruyor, yapı çatırdıyor, hani ne oldu; “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” di?!..

Şairin “beni gömsün inanmış dört adam” dediği – bazılarımızın da “ahretlik” diye gördüğü kişiler dünya üzerinden mi eksildi yoksa yenilen yemek – içilen su – solunan havaya mı bir şeyler katıldı. Gerçekten de bunları çok merak ediyorum!...

Dinî – siyasî – millî – manevî tüm değerler baş tacı edildikten sonra her şeyi “dava” haline getiriyor ve bundan da onur / gurur duyuyorduk. Fabrika ayarlarımız mı bozuldu yoksa bunların kat kat üstünde bir şeyler mi karşımıza çıkartıldı, çıkartılıyor, sizi yolunuzdan mı ediyor. Hani yola çıktığınız o “kutlu dava” dan hiç kimse sizleri alıkoyamaz, yolunuzdan da döndüremezdi. Kelimeler mi bayatladı – anlamsız harfler yığını haline mi geldi, niyetleriniz mi bozuldu yoksa kabul değerleriniz mi sekteye uğradı, uğratıldı, sahi hangisi ya da hangileri başınıza geldi, çok da merak ediyorum!...

Ehl – i sünnet yolunda olduğunuzu ve sünnettullahtan ayrılmayacağınızı dile getirip ufak ayrılmalarla kavgaya tutuşan – kendilerine göre yeni gruplar kuran, mübarek topraklarda bile kavga edecek kadar gözlerini hırs / kin bürüyen – “Din A.Ş.” den ellerindeki hisselerin alınacağı zannına kapılan tarikat ve cemaat mensupları; “vefa” yı İstanbul’daki bir semt olmaktan çıkartıp pazara kadar değil mezara kadar birlikteliklerinin devam edeceğini her platformda dile getirip ama ufak bir polemikte pazarı beklemeyip – “Salı sallanır!” misali – salıda ayrılmaya başlayanlar; “hayır işi” ne girip yüksek sosyetede boy boy poz verenler, lokalleri kumarhane – batakhaneye çevirdikten sonra pastayı paylaşamayan / kamu yararından çok kendi menfaatlerini düşünenler, sizler; nasıl dava erleri / arkadaşlarısınız, gerçekten de çok merak ediyorum!...

Cemaat – tarikat ve alt gruplarından oluşan dinî yapılanmalar ile bunlarla bir şekilde bağlantılı olarak faaliyet gösteren vakıf ve derneklerin 15 Temmuz 2016 hain FETÖ darbe girişimlerinden sonraki içler acısı (!) durumlarını bir tarafa bırakıp siyasetteki dava arkadaşlıklarından (!) bahsetmek istiyorum;

Her türlü melanetin çıkış kaynağı olan genelinde Avrupa ve özelinde de Fransa, put haline getirdiği ideolojilerin de çıkış kaynağı / merkezi olmuş ve buradan da tüm dünyaya yayılmıştır. Dünyalık izm’ler, demokrasi ve onun topal ördeği / ölü doğan siyasi parti anlayışının da membaı Fransa’dır. Ancak bazı ideolojiler bumerang etkisiyle insanları tarumar etse de – yiğidi öldürüp hakkını yememek adına – bazıları da “kenetleyici” görevi görmüş ve insan – toplum / devletleri şemsiyesi altına toplamayı – toparlamayı bilmiş, büyük bir ustalıkla da bunu becerebilmiştir.

Avrupa’dan ithal edilen her şeyi “iyi” ve “doğru” kabul eden Osmanlı muhalifi Batı Yardakçıları, ilan ettikleri fermanlarla birlikte bu toplumu; çıkış amacına uygun olmayan / ters olan ve yer yer de tersine işlettikleri demokrasinin nimetlerini külfete dönüştürmüş ve bu halleriyle de çok demokrat (!) olduklarını kanıtlamaya çalışmışlardır. Marifet – meziyet sayılan bu zihniyet, aynı topraklar üzerinde kurulan yeni cumhuriyetin ilan edilmesi ve sonrasında da aynen devam etmiş, ne hikmetse kahrolası etkileri de günümüze kadar geçerliliğini korumuştur.

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte tek partili anlayış ve demokrasisiyle (!) yönetilen ülkemizde milat olarak kabul edilen “1946 Çok Partili Hayata Geçiş” ten sonra da Türk demokrasisi; “sağ” ve “sol” diye iki ana gruba ve ondan sonra da değişik adlarla alt gruplara bölünmüştür. İşte esas dava arkadaşlığının ayrılması / lif gibi kopmasının ana çekirdeğini bu alt gruplar ile onların da altları oluşturmuştur.

Sağ – sol gruplar; “orta” – “merkeziyetçi” – “liberal” – “milliyetçi” – “muhafazakâr” – “İslamcı” – “aşırıcı” sı – “illegaller” gibi adlarla anılmaya, gemi su almaya ve omurgada çatlamaya başlamıştır. Amip gibi bölünmenin, partileri satmanın / dava arkadaşlarını yarı yolda bırakmanın miladını oluşturan siyasi bölünmüşlüğe “bir dur!” demenin yolu; sistemleşmiş ve kurumsallaşmış hâle getirilen partilerin, kurulmasından – aday belirleme ve bunların “ön seçim” gibi elemelerden geçirilmesinden, seçim sistemlerinin ülke / dünya gerçeğine uygun hâle getirilmesinden ya da güncellenmesinden geçer, geçecektir. Bunları bir yapın, bakalım; her önüne gelen parti kurabiliyor, dava arkadaşını ya da yola çıktığını yolda bulduğuyla değiştirebiliyor, anlamsız ittifaklarla hareket edebiliyor ve bu sayede ayakta kalmayı becerebiliyor mu?!..

Netice itibariyle;

İdeoloji de – davada – adamlık da kalıcı, mevki – makam – koltuk - menfaatler ile dünya hevesleri de gelip geçicidir. “Adamlık” ı; Cinsiyet meselesi olmaktan çıkartıp şahsiyet meselesi haline getirdiğimiz ve dava arkadaşlarımızı da yarı yolda bırakmadığımız günlere ne mutlu!...

Günay Ertan Akgün

Akit TV köşe yazarı