BIST9.645,02%-0,50
USD32.5685%0.15
EURO34,8822%0.70
ALTIN2.427,40%-0.22

Mısır tohumundan fasulye beklerseniz

Günay Ertan Akgün

Abone OlGoogle News
11 Ekim 2020 07:32

Öyle garip bir memlekette yaşıyoruz ki, her bir karış toprağın altı ayrı üstü ayrı farklı manevi zenginliklerle donatılmışken aynı zamanda da ne idüğü belirsiz hain tipler ile hainliklerle donatılmıştır. Kahpeliğin binbir çeşidiyle karşılaşan ülkemiz, ne yazık ki bu hainlerle bir arada / baş başa yaşamaya mecbur bırakılmış ve mahkûm edilmiştir.

“Azınlık” ve “göçmen” psikolojisine bağlı olarak kendi kendine icat ettiği ve bel bağladığı sıkıntılar, ona anlatılan haksız ve mesnetsiz hatıralar, kökenlerinden gelen nefret ve düşmanlık duygularıyla birleşmiş ve ortaya “beyaz Türkler” denilen ama Türklükle / vatanseverlikle hiç de ilgisi olmayan ne idüğü belirsiz tipler peydahlanmıştır. İşte, hangi taşı kaldırırsanız kaldırın altından bu tipler çıkmaktadır. Bunlar soyadlarının başına “öz” ekini koyup saklanmaya ve kendilerini kamufle etmeye çalışsalar da devekuşu gibi her zaman bir tarafları açıkta kalıyor.

Muhalif olma, dik durma, her yerli ve millî duruşa karşı çıkma adına ciğere uzanamayan kedinin psikolojisi ile her şeye murdar /pislik diyecek kadar alçalan bazı kendini bilmez – “insan” demeye bile utanıyorum – tipler; millî duygular / yaşanmışlıklar tavan yapınca, bu moral değerlerine tarifi imkânsız saldırılarda bulunuyor ve bunları da bir meziyetmiş gibi yapıyorlar. Sayıca az ama ortamı bulandırma bakımından etkili olduklarını zannedenlerin zihniyetleri – bir daha yerinden çıkartılmamak üzere – ait oldukları mecralara gömülecektir.

Deprem, sel, yangın gibi doğa olayları ile sınır dışında yapılan askerî harekatlar, takdire şayan ve üstün gayretlerle mavi vatanda verilen mücadeleler, Ege – Akdeniz ve Karadeniz’deki petrol ve doğal gaz gibi haklı zenginliklerden pay alma yarışına giren ve bunu da büyü bir başarı ile elde eden ülkemizin; her dönemde farklı bir imtihanla yüzleşmesi – haklı mücadelelerinde başbaşa kalması - hiç şüphesiz ki – bu aziz vatanın değerini düşürmez, tam aksine arttırır. İktidarın “kalıcı” olarak yaptığı her hizmeti – sırf “hainlik” derecesinde muhalif olacaklar diye – “istemezük!” naralarıyla dillendiren zihniyet, elbet bir gün tarihin derin dehlizlerinde gömülecektir. Endişeli olduğumuz konu, bir vatan toprağı bu kadar haine rağmen halen daha ayakta duruyor ve dimdik bir şekilde mücadelesine devam ediyorsa, bu vatan uğruna can da verilir, ser de…. BAZILARI BUNU UNUTMASA ÇOK İYİ OLUR!...

Hiçbir sorunumuz /sıkıntımız yokmuşçasına ülke içindeki güncel siyasî / ekonomik / dinî / sosyo – kültürel çekişmeler ile artıya dönüştürecek eksi yaşanmışlıkları bir yerlere şikâyet etme / bir yerlerden medet umma derdine düşen zavallı tipler; her gün farklı bir senaryoyla – farklı bir tabela ve ilave bir isimle karşımıza çıkmış olsa bile, içlerindeki kin / beyinlerindeki o köhnemiş duygu ve düşünceler hep bizleri savunmaya itmek de, bunlar karşısında da ilave tedbirler almaya yöneltmektedir, ÇOK YAZIK, NELERLE UĞRAŞIYORUZ?!..

TÜRK’ün; içini, içeriğini, kökü mazide olan atisini, meziyetlerini / maharetlerini, geçmişteki insanî değerlerini ve insana bakış açısını bilmeyen / bilmeyecek kadar da zavallılaşan bu ne idüğü belirsiz tipler, bizi; doğru / hak bildiğimiz yoldan hiçbir zaman ayıramayacak, ellerinden gelen yaptıkları tüm argumanları pespaye edilecek ve söylemleri de havada kalacaktır. Akşam sabah çamurla uğraşan bu tipler, ancak çamurlu elleriyle yüzlerini ovuşturacaklardır.

Evet, dünyanın dört bir tarafında – ne hikmetten kaynaklandığını bildiğimiz için – bilhassa ülkemiz çevresinde mazlumların sayısı gün geçtikçe artmakta, zalimler SON HIŞIMLARIYLA zulümlerine devam etmektedirler. Bunları hafızamızın bir kenarında not ediyoruz, ancak kılıç artık kınında durmuyor, yerinden çıktı, DURDURAMAZSINIZ!...

Her bir karış toprağından ayrı bir hain fışkıran ülkemizdeki tiplerin adlarının Kemal, Faik, Canan, Özgür, Can vs. olması gerekmiyor. Önemli olan onların nasıl bir ortak noktada buluştuklarıdır. Zaman ve isim değişse bile tavırları, talepleri ve eylemleri değişmeyen bu kişilerin ırk kökenlerinin ne olduğunu, nasıl ve hangi adlar altında kamufle olduklarını devletimizin ilgili kurumları elbette ki biliyordur. Suskun olmamız haklı olmadığımızı göstermez, zamanı gelince er ya da geç kimin ne olduğu da ortaya çıkacaktır.

Bizler, biliyor ve inanıyoruz ki;

Mısır tohumundan fasulye çıkmaz!...

Günay Ertan Akgün

Akit TV köşe yazarı