BIST9.693,46%1,77
USD32.5355%0.02
EURO34,7190%0.09
ALTIN2.499,53%0.61

Bozuk saatler çalışmaya başladı

Günay Ertan Akgün

Abone OlGoogle News
19 Mayıs 2020 07:34

Komşunun camını kıran yaramaz çocuğun yakalanmamak için sapanını gizlemesi gibi önce ortalığı bulandırıp sonra da hiçbir şey olmamış edasıyla hareket eden CHP, artık kafasını kuma gömen devekuşuna dönmüştür. “Tencere dibin kara” diyen bu zihniyete “seninki benden kara” demek çözüm olmasa da iş, aslında bir hakkın teslimiyetine doğru gidiyor, hayırlısı olsun bakalım!... Bunu yapmak da erdemliğin bir sonucu olsa gerek!... Neden mi bahsediyoruz;

Kökünden övgüyle bahseden ama sabıka sicili kabarık olan, anti demokratik uygulamaların adresi haline gelen, DHKP – C / HDPKK / FETÖ terör örgütleri ile alt yapılanmalarıyla kol kola gezmeyi aşikâr hâle getiren, son seçimlerde içerisinde bulunduğu “ittifak” la iyice zilletleşen ve afişe olunca pişkin kelle gibi sırıtan CHP, beraberinde sürüklediği avenesiyle birlikte artık iyice zıvanadan çıktı. Parti içerisindeki milletvekili / il – ilçe başkanları veyahut PM (Parti Meclisi) üyeleri gibi unvanları olan ve “Kemalist” geçinen kanadın sesini dinlemeyip “muhalif” olarak gören / görmekten de öte hokus pokusla “ihraç” eden, her ne şart altında olursa olsun “cemaat” – “tarikat” gibi dini (!) örgütlerle birlikte anılmak ve “Atatürk’ün Partisi” (!) ni birilerine peşkeş çektirtmek istemeyen “partililer” e bile katlanamayan “son devrin CHP zihniyeti” ne artık kendi yandaşları bile katlanamaz / kabul edemez hâle gelmiştir. Bu durum öyle bir noktaya getirildi ki; artık minare kılıfını bile yırtıp geçmiş, lastik jantından fırlayıp uçmuştur. “Günaydın” mı yoksa “gözünüz aydın” mı demek gerekiyor, bilemedik şimdi!...

Çok partili hayata geçtikten sonra seçimlerden umduğunu bulamayan – sandıklara gömülüp kalan, anti demokratik uygulamalara bel bağlayan / medet uman ve “Meclis’te olalım da nasıl olursak olalım!” zihniyetinden bir türlü sıyrılamayan ve bu yüzden de sürekli “muhalif” kalan CHP, AK Parti’nin seçim başarıları karşısında da tabanına - ideolojisine / kuruluş gayesine ters, yanlış / benzemez ittifakların içerisine girerek “genel” ve “yerel” seçimlerde “başarı” elde etmeye, kapalı kapılar ardında “senaryo” lar üretmeye çalışmıştır. İttifak yanlışlıkları, 2019 yerel seçimlerindeki İstanbul ve Ankara gibi AK Parti kalelerini yıkıp büyükşehir seçimlerini kazanmasına “gölge” düşürmüş ve bu durum son bir yıl içerisinde yapılan anket sonuçlarına yansımıştır. Hâl böyle olunca, üst akıl tabandan gelen ve kendilerine göre “çatlak” olan seslere kulak tıkamayı marifet saymış ve artık kol yen içerisinde kalmamaya başlamıştır. Boynuz kulağı geçmiş bir kere, ucunu kesseniz de geriden büyümeye devam ediyor, bu gidişle de devam edeceğe benziyor!..

Anne tarafından hemşehrim (Rizeli) olan ve söylemlerine baktığımız zaman daha çok dayı tarafına çeken ve CHP içi ve dışında kendine göre bir grubu olan tavırlarıyla sözünü esirgemediğini / esirgemeyeceğini ispatlayan Sayın Muharrem İNCE’nin, CHP’nin uslanmaz tutum – davranış ve seçim kayıplarını değerlendirdiği Kemal KILIÇDAROĞLU ve yönetimine karşı söylediği şu sözleri halen daha hafızalarımızdaki tazeliğini korumaktadır;

“Adam % 52 almış, neden % 55 almamış diye tartışıyor. Sen rezil olmuşsun, hezimete uğramışsın. “Bunu tartışırsak AKP’nin üstünü kapatırız”diyorsun. Böyle bir kafa olur mu arkadaşlar? İşte sebep bu, iktidar olamamanın sebebi bu. Yani bu soru, partinin bir takım yöneticilerinin kafasında varsa yazık. İşte bu kafa iktidar olamaz. % 52’yi araştırıyor, neden 57 – 58 değilim, tartışıyor bunu. Sen “14 parti bir araya geldik!” diyorsun, 38 almışsın yenmiş seni. Her seçimde yenmiş, çıkmışsın yenmiş, çıkmışsın yenmiş, yenmiş de yenmiş, yenmiş de yenmiş. Meydan okuyor “birinci çıkamazsam istifa ederim, sen edebilir misin?” diyor. O bile yetiyor ona zaten 3 – 5 puan. O kendine güven getiriyor. Sen bunları öyle bir ortamda yenilgiyi tartışmak yerine “gel bunu tartışalım!” diyene AKP’nin içindeki tartışmayı gölgelersin, yok ya derler adama, yok ya. Ayıp ya, bu ayıp. Bu düşüncede olan birinin iktidar olması 250 senede iktidar olması mümkün değil. Önce sola bakacak CHP. Trafikte bile önce sola bakmak lazım. Önce sola bakacaksın, sonra sağa ama son dönemlerde parti kendi evlatlarına güvenmiyor, önce sağa bakıyor arttığı zaman da sola bakıyor. İşte benim felsefem, benim anlayışım burada ayrışıyor. Önce sola, sonra sağa bakacaksın, sonra tekrar sola bakacaksın!”

Evet, dönem dönem CHP içerisinden çıkan ve bozuk saat gibi günde iki defa da olsa doğruyu gösteren ve zıvanadan çıkan yönetime teslim olmayan partililerin haricinde bir de bunlara eleştiri yapmaktan öte tenkitlerde bulunan, hatta kazan kaynatmaya başlayan parti dışındaki zihniyetin temsilcileri de artık bayrak açmaya başlamışlardır. Bunlardan biri de SONAR Araştırma Şirketi’nin sahibi anketör Hakan BAYRAKÇI.

Hakan BAYRAKÇI’nın CHP’nin almış olduğu % 25’lik oy oranıyla ilgili CNN Türk kanalında söylediği; “Yahu CHP’nin derdi ne biliyor musunuz? Şu olmalı; Bunları tartışmak değil. Yahu sen ya sabah yatıyorsun 25, akşam kalkıyorsun % 25. 25 senedir alıyorsun 25, sabah kalkıyorsun 25, gece yatıyorsun 25. Yahu 25 senedir % 25 alıyorsun. Allah aşkına bu 25’i arttıracak adamların sesine kulak vermek yerine, bu 25’i sürdürmekte ısrar eden adamları tutuyorlar bir de savunuyorlar, birtakım adamlar. Yahu siz gece gündüz, sabah akşam 25 senedir iflahımız kesildi, 25 alıyorsunuz kardeşim. Sabahınız 25, geceniz 25, gündüzünüz 25. 3 puan arttırın diye millet ölüyor, geberiyor yahu, seçmeninden bahsediyorum, örgütünden bahsediyorum, delegesinden bahsediyorum. CHP’ nin gerçek sahibi delegesidir, üyesidir. Bu insanlar ölüp ölüp diriliyorlar parti 30’a yürüsün diye. Siz bu partiyi sabah akşam 25 senedir, 25’i neredeyse rüyamda göreceğim ya. 25 aşağı, 25 yukarı, sabah 25, akşam 25. Bu 25’i sürdüren adamlar orada olduğu sürece bu parti bir gram ileri gidemez, 26 olamaz bak 26. Bir kere 26 oldu bak hasbelkader. 81 il başkanını dolaşın. Bu il başkanları neredeyse yalvarırlar; “Allah aşkına ya bir 30 olalım, Allah aşkına ya!” diye. Yahu 30 olacak bir çare bulun diye. Siz aynı adamlarla “yahu itici ses tonu var” diyorum. Tahammül edemiyorlar adamı dinlemeye diyorum. Adam konuştuğu zaman AK Parti dönüyor haklı olarak, bak haklı olarak diyorum ısrarla. “Bak darbeden bahsediyor!” diyor kullanıyor, çatır çatır - tepe tepe kullanıyor. Ha sonuç olarak şunu diyorum; Sabah 25 de al, gündüz de 25 al, sonsuza kadar 25 al. Devam ederseniz bu kafayla sonsuza kadar 25 alın. Ondan sonra da iktidar değişikliğinden bahsedin. Memleket size iktidar miktidar değiştirt ditmez. Bu kafayı değiştirecekler ya da oraya konuşabilen adamlar koyacaklar. Artık kendi kitleleri bile bunları anlamıyor!...” sözleri sıcaklığını koruyor iken tekrarında aynı ekrandan söylediği şu sözler de bir hakkın nasıl teslim edildiğini göstermesi bakımından oldukça manidardır.

“Arkadaş aldığın oylara güvenip “ben şunu yaparım, ben bunu yaparım, ben ederim, ben asarım, ben keserim, ben yürürüm, bak ben geliyorum memurlar falan!”, bu dedi “yanlıştır!” dedi. Doğru konuşuyor. Neden doğru konuşuyor biliyor musunuz? Çünkü onu söyleten, şimdi siyaset bilse zaten onu konuşan adam veya birkaç kişi öyle abuk sabuk konuşmaz. O oylar ittifak oyları, CHP’nin oylarıyla konuşacaksın sen. O ittifak, her dakika öyle ittifak olmaz. İYİ Parti elini çektiği zaman 10 puan gider, HDP elini çektiği zaman 10 puan gider, Saadet Partisi elini çektiği zaman 3 puan gider. Hadi bakalım ne yapacaksın? Senin havan ne, hangi havayla hava attırıyorsun sen? Sen boyun kadar konuşacaksın? Bak 7 tane anket yayınlandı. Hepsinde 25 – 26. Bana bir daha 25 şeyi yaptırmayın. Senin boyun postun 25. Onu bil öyle konuş oradan. Özgür Efendi çıkmış diyor ki “geliyoruz, biçiyoruz!”. Hadi canım, hadi!...”

Hani dedik ya artık mızrak çuvala sığmamaya başladı ve bu sesler karşısındaki CHP de, mutlaka ama mutlaka bir şeyler yapacaktır (!). Ha peşinen söyleyeyim, eski yaşanmışlıklar / tecrübelere bakıldığında bundan pek de emin değilim. Görünen köy kılavuz istemiyor artık, CHP bildik CHP, şaşırtmıyor!...

CHP içindeki “muhalif” - parti dışında kalan ve o zihniyeti temsil etmeye çalışan “bayraktar” lığına soyunan kesimler, artık yüksek perdeden bağırmaya başladıklarına göre bozuk saatlerin günde iki kere doğruyu göstermesi demode olmuş, o saatler çalışmaya ve doğruyu göstermeye başlamıştır. Zamanın neler göstereceği ve karşımıza daha çok ne gerçekleri çıkartacağına hep birlikte şahit olacağız!...

Günay Ertan Akgün

Akit TV köşe yazarı