BIST8.988,18%2,06
USD32.3297%0.12
EURO35,0702%0.00
ALTIN2.299,87%0.98

Enis Berberoğlu’na kolay sorular!

Ali Karahasanoğlu

Abone OlGoogle News
16 Ekim 2020 09:35

Son günlerin tartışmalı konusu, Enis Berberoğlu hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararı oldu.

Aslında, işin esasını çözen de değil..

Topu taca atan bir karar..

Ama top, taca ustaca atıldığı için, kimse işin esasını konuşmuyor, varsa yoksa, “Anayasa Mahkemesi ihlal kararı verdi.. Yerel mahkeme direndi.. bu nasıl iş?” üzerinden yürüyor.

Biz işin esasına girelim..

İşin esasını, en iyi, Enis Berberoğlu biliyor..

Sorularımızı ona yöneltelim..

Konuyu kısır tartışmadan kurtaralım..

İlk sorum şu:

MİT tırları ile ilgili Cumhuriyet’te yayınlanan haberdeki, kamyonlarda silah olduğu ve o silahların IŞİD’e gittiği yönündeki iftira içerikli bilgiler hakkında, Enis Bey ne düşünüyor?

“Bu işte, ben kullanıldım” mı diyor?

Yoksa..

“Sonuna kadar arkasındayım” mı diyor?

Olayların sıcaklığı içinde, insanlar habercilik refleksi ile, fevri adımlar atmış olabilir.

“MIR TIR’larında silah varmış” gibi bir bilgi gazeteciye geldiğinde, o an etraflıca düşünemeyip, uluslararası istihbarat örgütlerinin konu mankeni haline gelebilirsiniz.

Ama üzerinden bir süre geçtikten sonra..

Etraflıca düşünüldüğünde..

ABD’nin açıktan ve bedava binlerce TIR dolusu silahı PYD’ye verdiği bir dünyada..

Bunun inkarının bile yapılmadığı bir dünyada..

Enis Bey, o günün muhasebesini yaptığında.. Hangi noktada duruyor?

Üzerinden yıllar geçtikten sonra..

Enis Berberoğlu, kendisine ulaştırılan postayı, bugün olsa yine Can Dündar’a götürüp verir miydi?

Can Dündar’ın, o bilgileri çarpıtarak kullandığını gördükten sonra dahi, hatta bu ihanet sebebi ile hesap vermemek için Can Dündar’ın yurtdışına kaçtığına şahit olduktan sonra.. Bugün olsa..

Enis Bey o dosyayı, Can Dündar’a yine de teslim eder miydi?

Bu sorunun bir öncesi var..

Bugün olsa, Enis Berberoğlu, kendisine ulaştırılan o dosya için, aracı konumundaki kişilerle buluşur muydu?

Hatırlatayım, buluştuğu kişiler, çok büyük ihtimalle, FETÖ’cü kişiler..

Veya, FETÖ’cülerin kullandıkları, Enis Berberoğlu’na yakın, ama FETÖ’nün kullanım alanındaki kişiler..

Siz gazeteci olabilirsiniz..

Sizin haber kaynaklarınız olabilir..

Ama söz konusu olan ülkeniz ise..

Ülkenizi zor duruma düşürmek isteyenler size, gazetecilik adı altında bir şeyler yaptırmak istiyor.. Ve buradaki amaçları, sadece ve sadece örgütlerinin menfaatleri ise..

Gazetecilik refleksi ile, yine de o dosyanın yayınlanması için, (çarpıtılma ihtimalini de güçlü gördüğünüz halde) aracılık eder misiniz?

Olayın başından itibaren FETÖ’cülerden kaynaklandığı..

FETÖ’cü emniyet birimleri ve FETÖ’cü askerlerin işbirliği ile..

FETÖ’cü savcıların da olaya müdahil olmasıyla..

MİT TIR’larına bir operasyon düzenlendiği..

Ve bu işin arkasında, Türkiye’ye şantaj yapma amacının yattığı bugün apaçık ortada iken..

Enis Bey, her şeye rağmen, “Ben, o dosyayı Can Dündar’a bugün olsa yine götürürdüm” diyebiliyor mu?

Sorun burada düğümleniyor..

Devam edelim, kolay sorularımıza..

Bugün artık, FETÖ’nün bir terör örgütü olduğundan, kimsenin şüphesi kaldı mı?

Bence kalmamış olmalı..

15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra, özellikle 17-25 Aralık’ta etkin olan savcı ve hakimlerin ve emniyet müdürlerinin ve onlara destek çıkan örgüt medyasının önemli kalemlerinin hemen tamamının yurtdışına kaçmış olması ve bugün oralarda büyük imkanlarla hayatlarını sürdürüyor olmaları karşısında..

FETÖ’nün dış istihbarat teşkilatları tarafından desteklenen bir örgüt olduğu konusunda, kimsenin şüphesi kalmamış olmalı..

Bu durumda, Enis Berberoğlu, hangi amaçla olursa olsun..

Hangi niyetle olursa olsun..

Nasıl bir aldatılmışlık içine çekilmiş olursa olsun..

FETÖ medya organlarına yapılan operasyonlarda ve o medya organlarının mensuplarına yönelik gözaltılarda, FETÖ’cülere verdiği destekten dolayı pişman mı, değil mi?

Enis Bey, “Pişmanım” derse, idam sehpasında sallandırılacak değil..

Şu an aldığı alacağı en fazla ceza 5 yıl..

Onun da bugün için “yatarı” dediğimiz “cezaevinde geçirilecek” bir kısmı yok gibi..

Anayasa Mahkemesi’nin kararı çerçevesinde, kendisine bir iyilik daha yapılacak olursa..

Ki bu ihtimal de gündemde..

O takdirde, hem cezası inecek.. Belki hepten kalkacak..

Hem de sabıkasız hale gelecek..

Bu çerçevede, Enis Bey’in, Cumhuriyet gazetesindeki iftira içerikli haber (Olaya sadece “MİT TIR’larında silah vardı” başlığı ile bakmayın. O yayınlarda ilaveten, o silahların IŞİD’e gittiği, büyük bir ustalıkla eklenmişti.. Bunu da dikkate alarak olayı yorumlayacak olursak) hakkındaki yorumu, bugün için nedir?

Anayasa Mahkemesi, şu kararı vermiş, bu kararı vermiş..

Doğrusunu söylemek gerekirse, Anayasa Mahkemesi de, durumun vahametinin farkında.. Ve olayın esasına girmeden, “dokunulmazlık” üzerinden topu taca atarak, dosyadan kendisini kurtarmayı hedeflemiş..

Dokunulmazlık dediğiniz nedir ki?

Temel insan hakkı mı?

Milletvekillerinin dışında kimin işine yarar?

Türkiye’de 600 kişinin dışında, kim, bu imkandan (haktan) yararlanabilir?

Ki, Anayasa Mahkemesi’nin dokunulmazlık üzerinden verdiği usûli bir kararı, bu kadar uzun uzun tartışıyoruz?

Ve Enis Bey ile birlikte, Anayasa Mahkemesi’nin de cevaplaması gereken bir soru var:

“Dokunulmazlık üzerinden verilen topu taca atan karardaki, ‘Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK BULUNMADIĞINA’ ifadesi ne anlama gelmektedir?”

Öyle ya..

MİT TIR’ları ile ilgili çarpıtma habere dayanak teşkil eden dosyayı Can Dündar’a ulaştırma şüphelisi olarak yargılanıp mahkum olan Enis Berberoğlu, “Benim ifade hürriyetim, düşüncemi yayma hürriyetim ihlal edildi” dediğine ve Anayasa Mahkemesi bu talep hakkında “inceleme yapmaya gerek olmadığı”na hükmettiğine göre..

Bu karar, aslında “esas hakkında karar vermeksizin, usûli ayak oyunları ile, durumu kurtarma” anlamına gelmekte değil midir?

Lütfen, gazetecisi de, hukukçusu da samimi olsun..

Durduğumuz konumu, gerçekten savunabiliyorsak, ölümüne orda duralım..

Ama..

Kullanıldığımız, illegal örgütlerin konu mankeni olduğumuz ortaya çıktığı an, özeleştirimizi de samimice yapmamız gerekir..

Bu samimiyet testinden, yargı mensupları da, muaf olmasa gerektir!

Ali Karahasanoğlu

Akit TV köşe yazarı