BIST9.548,09%-1,36
USD32.5052%0.23
EURO34,5757%0.32
ALTIN2.500,65%0.70

Solcuların işi bu: Katili mağdur, maktulü suçlu gösterme!..

Ali Karahasanoğlu

Abone OlGoogle News
28 Temmuz 2020 07:57

Gelin de solculara hayran(!) olmayın..

Adamlar cinayet işliyorlar..

Ellerinde tabanca ile olay mahallinde suçüstü olmuş bir halde durur iken..

Birden bire..

Olayın görgü şahidinin eline tabancayı tutuşturup, “İşte bu öldürdü” deyip, kendilerini sorumluluktan kurtarıyorlar..

Katili şahit, şahidi katil yapıyorlar..

Faili mağdur, mağduru fail haline getiriyorlar..

Sabahtan akşama kadar yaptıkları bu..

Bir tekil olayla sınırlı değil..

İki olayla sınırlı değil..

Onlarca olayda, hep aynı taktiği uyguluyorlar..

Ayasofya’nın açılışı ile ilgili olarak yaşadıklarımız da o..

Ali Erbaş’a yönelik haksız isnatlar eşliğindeki suçlamalarda yaşadığımız da o..

Baro seçim sisteminde yaşadıklarımız da o..

Sosyal medya düzenlemesinde yaşadıklarımız da o..

Pınar Gültekin cinayetinde yaşadıklarımız da bu..

HDP’li iki milletvekilinin, tecavüz ve eşini aldatma sonrasında kadını tehdit suçlamalarında da yaşadığımız bu..

İstanbul Sözleşmesi’ne “kadına karşı şiddeti önleme sözleşmesi” tanımı yapmalarında da yaşadığımız bu..

6284 sayılı kanunla zirve yapan kadına karşı şiddeti, kanundan soyutlayarak önümüze koyup, “Alın işte sizin inancınızın, örfünüzün sonucu” algısı oluşturmada da yaşadığımız bu..

Hatta..

CHP Parti Meclisi’ne, bir yanda başörtü yasakçısı isimleri, bir yanda ise kontenjandan başörtülü bir kadını seçmelerinde bile yaşadığımız bu..

Lütfen söyler misiniz?

Ayasofya sorununu çıkartan biz miyiz?

Ayasofya’yı, müzeye çevirip, 86 yıldır bu konuyu tartıştıran biz miyiz?

En nazik ifadesi ile söyleyelim..

Bir hatadır yapılmış..

Bu hatadan dönülüyor..

Bu sırada, ona/buna/şuna had bildirmeye kalkışmak da neyin nesi?

“Sen var ya sen.. O sözün ile, aslında şunu demek istedin” diye, sopa göstermek de ne demek oluyor?

Olayın müsebbibi biz değiliz..

Ayasofya’nın müze olmasına, en baştan beri biz karşı çıkmışız..

Ama gazete köşelerinde..

Ama siyasi konuşmalarda..

Ama Cuma hutbelerinde..

Camilerin başka amaçla kullanılmasının doğru olmadığını tekrarlamış durmuşuz..

En nihayetinde..

Danıştay da karar vermiş, “Müze yapılmış olması hukuka aykırıdır” demiş..

Sadece yargı kararı ile değil..

Kanunlarla da, hukuksuzluk ortada..

AK Parti iktidarında kabul edilen kanunlara değil..

Cumhuriyetin ilk yıllarında kabul edilen kanunları açıp bakıyorsunuz..

Vakıf statüsündeki bir caminin müzeye çevrilmesinin, hukuka aykırı bir işlem olduğunun tartışmasızlığını görüyorsunuz..

Haydi “Eski yıllarda ne olmuşsa olmuş” diyelim, geçelim..

Ama en azından, bırakın da, bundan sonrasında..

Benzer yanlışlıklar yapılmaması için, bir şeyler söyleyelim..

Uyarılarda bulunalım...

Benzer hataların yapılmamasını amaçlayan ikazlarda bulunalım.

Hayır, hem hatayı yapacaklar..

Hem de “Siz var ya siz..” diye başlayan cümlelerle, insanları tehdit edecekler..

Ayasofya ve Ali Erbaş ekseninde yaptıkları bu..

Baro seçim sisteminde yaptıkları da bu..

Adam gibi baro yöneticiliği yaparsınız.. Siyasete girmezsiniz.. Farklı düşüncedeki avukatları rahatsız edecek ideolojik metinlere imza atmazsınız..

“Kim fazla oy almışsa, baroyu tümü ile o yönetsin. Bütün yönetim kurulu üyeliklerini bir fazla oy alan kazansın” diyenlere itiraz etmeyiz..

“Şu anki sistem yerine, başkası olsa ne değişecek ki? Neden rahatsız oluyorsunuz ki?” dediğinizde, cevap verecek bir şey bulamayız..

Ama..

Bir avuç PKK’lıya destek çıkan açıklamalar yaparsanız..

Eşcinsellere destek veren açıklamaları, bütün avukatlar adına yaparsanız..

“O zaman her farklı görüş, kendi barosunu kursun” deme hakkımız doğar..

En azından, “Milletin çoğunluğunu temsil eden TBMM’deki milletvekillerinin, böyle bir düzenleme yapma tercihini kullanma hakkı var” deriz..

Hem dedik..

Hem yaptık..

Sokaklarda yürümeye kalkışanlar.. Gösteri yapmak isteyenler.. Zorla TBMM komisyon odalarına girmeye kalkışanlar..

Şimdi neredeler?

Hangi plajda serinliyorlar?

Hani, o kanun geçerse, avukatlık ölecekti?

Savunma bitecekti?

Mahvolup, gidecektik?

Ertesi günü, İstanbul’da 23 ayrı baro kurulacaktı?

Biri Sünni, diğeri Alevi, bir diğeri başka bir mezhebe dayalı barolar kurulacaktı hani?

Haftası oldu..

Herkes, ince eleyip sık dokuyarak, “Nasıl bir alternatif baro kuralım, nasıl bir temsiliyet içinde olalım” diye, uzun uzun istişareler yaparak, karar almaya çalışıyor..

Ama statükoculara sorduğumuzda, kanun Resmi Gazete’de yayınlandığı gün, Türkiye’yi (Allah korusun) tanıyamaz hale düşürmüş olacaktık.

Sosyal medya düzenlemesinde yol yarılandı.. Onun da kanunlaşmasına az kaldı..

Sosyal medya düzenlemesinde de, solcular yine Ali’nin takkesini, Veli’ye giydirme peşindeler..

Küresel sermayenin şirketlerine, para kazandırma amacı ile, konunun kanuni düzenlemesinin yapılmasını engellemeye çalışıyorlar..

“Sansür gelecek” diyorlar..

Afedersiniz, biz bu söylemi, internet ile ilgili düzenleme yapılır iken.. Radyo televizyonlar ile ilgili düzenlemeler yapılır iken de dinlemedik mi?

Ekranlar ortada.. İnternette yapılanlar ortada..

Yazmadığınız daha ne kaldı? Atmadığınız hangi iftira kaldı?

“Vakfa dokunan yanar” sözünü aldınız, “Atatürk’e küfretti” diye verip, darağaçları hazırlayıp, insanları sallandırmaya kalktınız..

Hiç utanmadınız, “Vakfa dokunan, tabii ki yanar” demediniz.. Diyemediniz..

Sözü alıp çarpıttınız, “Bundan sonra bir fırsatını bulursak, o vakfı yerle bir edeceğiz” dercesine..

“Vakfa dokunan yanar” sözünü, adeta idamlık suç gibi gösterdiniz..

Materyalist düşünce ile hareket edecek olsak.. Solculara hayran olmaktan, geri duramazsınız..

Ahiret inancımız olmasa. Utanma duygumuz olmasa..

“Dünya burdan ibaret.. İlerisi yok” diye düşünüyor olsak..

Biz de solcular gibi, “katili mağdur, mağduru da katil gösterirdik” ama..

Bizim inancımız var. Hesaba imanımız var..

Ali Karahasanoğlu

Akit TV köşe yazarı