BIST9.086,25%0,07
USD32.3782%0.10
EURO34,9785%-0.11
ALTIN2.325,68%0.23

KKTC’de neler oluyor?

Abdurrahman Dilipak

Abone OlGoogle News
13 Ekim 2020 09:24

KKTC’de anayasa değişikliği az bir oy farkıyla kabul edilmedi (%48.3 / %51.6). Cumhurbaşkanlığı seçiminde katılım %55. Ersin Tatar %33.98, Mustafa Akıncı %28 oy aldı ve bu iki aday 2. Tura kaldılar. Toplam seçmene göre Tatar’ın oyu %18, Akıncı’nın oyu %15 civarında.

İlk 2’nin 3’üncüsü Tufan Erhürman %21.44 oy aldı. Kudret Özersay’ın oyu %5.67, Serdar Denktaş’ın oyu %4.81. Fuat Çiner, Arif Salih Kırdağ, Ahmet Boran, Mustafa Ulaş, Alpan Uz’un toplamı %1 bile etmiyor.

Ulusal Birlik Partisi’nin Başkanı ve Başbakan Ersin Tatar (%33.98) Türkiye yanlısı olmakla birlikte, kendini muhalefetten oy almaya mecbur hissettiği için daha ılımlı, diyaloğa açık ve uzlaşmacı bir çizgide konumlandırmaya çalışıyor. Toplumcu Demokrasi Partisi’nin adayı Mustafa Akıncı (%28), Türkiye karşıtı, batı yanlısı, sol gelenekten gelen bir isim. Akıncı, ABD, AB, BM, İngiltere, Rum Yönetimi ve Güney’deki Rum Komünist Partisi AKEL tarafından destekleniyor. Aslında bu seçim, KKTC’de, Türkiye yanlıları ve karşıtları arasında bir referandum anlamına da geliyor.

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman (%21.44) burada kilit isim durumunda. Erhürman 3. Sırada %21.44 oy aldı ve TDP’ye yakın, Ankara’ya mesafeli bir isim. AB yanlısı. Federasyona açık.

Akıncı ve Erhürman’ın oy toplamı %49.44. Burada Tatar’ın önünde iki fırsat var. Erhan Arıklı (%5.28), Kudret Özersay (%5.67) ve Serdar Denktaş (%4.81)’a oy veren seçmenlerinoyunu almak. Bu çok kolay değil. Yeniden Doğuş Partisi Başkanı Erhan Arıklı, Tatar’a daha yakın.. Tabanı 1975’ten sonra adaya gelip vatandaş olanlardan oluşan bir parti. Federasyon görüşmelerine ve federal çözüme karşı olan Arıklı, KKTC‘nin bağımsız bir devlet olarak yaşatılmasından yana, ancak, Türkiye’siz bir AB’ye girilmesine karşı çıkan bir isim.

Prof. Dr. Kudret Özersay hükümet ortağı Halkın Partisi’nin eski başkanı, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı eski müzakerecilerden. Federasyona karşı, iki toplum arasında işbirliğinden yana, ortada bir isim. Serdar Denktaş da ortada bir isim. Federasyon arayışlarının zaman kaybı olduğunu, ilerleme sağlanamadığını ve yeni arayışlar için çalışılması gerektiğini düşünen bir isim.

Tatar için diğer 3 adaydan biri kendine yakın, diğer ikisi ortada. Seçimi kazanmak için kesin, sandığa gitmeyen kesimi sandığa taşıyıp, onların oyunu alması gerek. Yoksa birinci çıktığı sandıktan 2. Turda, kaybeden isim olarak çıkabilir. Sonuç ne olursa olsun, ortada bıçak sırtı bir sonuç olacak ve bu da tartışmaların süreceği anlamına geliyor. Burada birçok kişinin görmek istemediği bir başka gerçek var. Eğer din, tarih ve gelenekten soyutladığınız bir kitle ile yola çıkıyorsanız işiniz zor. Hep birilerini eleştirmek ve suçlamak yerine bir de dönüp kendimize bakmamız gerek. Övünmek ve dövünmekte bu ayrıntılara bakmıyoruz. Gerçekler canımızı sıkıyor.

Kıbrıs’ta ne yaptık biz. Otel, banka, üniversite.. Otel dedikse, çoğu kumarhane işletmecisi ve “Show”larla idare ediyor işi(!). Banka dedikse para aklama merkezleri, üniversite diyorsunuz da bu üniversitelerin öğretim üyeleri, öğrencileri, bu üniversiteler, içtimai anlamda, siyasi anlamda, ekonomik anlamda, uluslararası ilişkiler anlamında KKTC’ye ne kazandırdılar. Sadece öğrencilerin iaşesi ile sınırlı kaldı bu iş. Bu anlamda kaç akademik tez çalışıldı. Bizim STK’lar ne yaptılar. Dini hayatın iyileştirilmesi yönünde ne yapıldı. Kaç yıl geçti aradan, daha bugünlerde Maraş’ı, o da kısmen “ziyaret”e açabildik. Kıbrıs’a ne verdik ki, ne istiyoruz. Tamam askerimiz var ve para yardımı yapıyoruz o kadar!Bakın burada büyük oylardan söz etmiyoruz. Seçimde kullanılan oy sayısı 30.000 civarında. Bir o kadar da sandığa gitmeyen seçmen var. Aslında seçimin sonucunu belirleyecek olan kitle onlar. Bu kadar insanla bile baş etme konusunda doğru düzgün bir lobi çalışması bile yapamadık.

Şunu konuşmuyoruz, ya da görmek istemiyoruz sanki! KKTC yurttaşlarının çoğu aynı zamanda İngiliz vatandaşı, Brexit öncesi bir kısmı AB vatandaşı da oldular. Onlar doğrudan ya da dolaylı olarak AB’ye girdiler yani. Türkiye’den gelenlerin sandıktaki karşılığı %5.5 civarında. Onların bir kısmı da AB’li oldu bu süreçte. Yani bu arkadaşların çoğu aynı zamanda İngiliz ve/veya Avrupalı. AB standartlarında sosyal güvenlik istiyorlar, refah istiyorlar. Bir kısmı AB’de İslamofobik, Türk düşmanları, Yunanistan ve Rumlardan gelebilecek tehditler karşısında bir garanti olarak görmek istiyorlar sanki. Zaten Türkiye’de nihayetinde AB’yi istemiyor mu, onlar Kıbrıs’ın bir bütün olmasını Türkiye’den önce AB’ye girmek için bir fırsat olarak görüyor. Onlara göre Kıbrıs Akdeniz’de bir Dubai, Malta, serbest ticaret bölgesi, off-shore bir bankacılık cenneti olabilir.

İsrail’in Kıbrıs konusunda bağırıp çağırdığını gördünüz mü? Rum kesiminde Avrupalı Yahudiler köşe başlarını tutmuşlar, Türk kesiminde Rus Yahudileri, turizm yatırımlarına hız vermişler. Ülke ister birleşsin, ister federasyon kurulsun, ister ayrı ayrı dursunlar, Yahudiler orada iktisadi hayatın merkezinde olacaklar. Ben Türk kesiminde lobi yap(a)mayan birtoplumdan söz ediyorum, onun için Kıbrıs Rum kesiminde ne yaptık sorusunu sormayacağım, gerek yok çünkü. Oysa Yunanistan’da da yapacak çok işimiz var, sadece Batı Trakya’da değil, bütün Yunanistan’da ve Kıbrıs Rum kesiminde de. Onlar KKTC’de iş bitirirken, biz neredeydik, ne yapıyorduk ve bunun hesabını kime sormalıyız.

ASAM olarak, kenevir, tarım, Ortodoks politikaları üzerine çalışırken, bir yandan da Kıbrıs konusu gündemimizdeydi, ama Covid çıktı böyle oldu, ardından Yalçın Koçak rahatsızlandı. Şimdi yeniden kolları sıvamamız gerek.

Bakalım önümüzdeki hafta sonuç ne olacak, KKTC’de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde. Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler. Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Biz bilmeyiz, Allah bilir. Sonuçta, tencere yuvarlanacak ve kapağını bulacak. Hayat devam ediyor. Umutsuzluk yok. Daha yapacak çok işimiz var. Selâm ve dua ile..

Abdurrahman Dilipak

Akit TV köşe yazarı